Taşöz adasını fetheden Sultan Taşöz adasını fetheden Sultan İngiltere devleti 1882 yılında Mısır'ı işgal ettikten sonra Taşöz adası Mısır vakıf idaresine bağlı olduğu için Mısır'ın elinde kalmıştı. Bilhassa Taşöz adasının Ege’nin en tepe noktasında bulunması ve aynı zamanda Selanik’e yakın olması sebebiyle stratejik bir öneme sahipti. Zaten Yunanistan tarihi nedenlerden dolayı Taşöz adası üzerinde hak iddia etmekteydi. Bilahare 1882 yılında Akdeniz’in en güçlü donanmasına sahip olan İngiltere de Mısır'ı işgal ettikten sonra Taşöz adasına göz dikerek adada bir üs kurma ve yakın doğudaki gücünü pekiştirme hevesine kapılmıştı. Ayrıca İngiltere boğazlar sorunu çıkarma niyetindeydi. Özellikle Taşöz adasının Balkanlar'ın kalbi sayılan Selanik’e yakın olması hasebiyle İngilizler Taşöz adasına sahip olarak hem kuzey Ege'deki hem de Balkanlar'daki olayları takip edebilecek, bunun akabinde istediği vakit balkan yarımadasına asker sevk edebilecekti. Üstelik 19.Yüzyılın dördüncü çeyreğinden itibaren adada çinko madenlerinin keşfedilmesiyle Fransa, Belçika ve Almanya da Taşöz adasına nüfuz etmek arzusundaydılar. Buna ilaveten adanın madenleri Osmanlı yönetimi için büyük bir önem arz etmekteydi. Sultan II. Abdülhamid Han Taşöz adasını yakın vadede diplomatik, uzak vadede ise veya askeri yöntemlerle adayı Selanik’e bağlı bir kaza haline getirmek istiyordu. Lakin adayı fethetmek için uygun zamanı kollamaktaydı. Bunun dışında Yıldız sarayına gelen jurnallerde İngiltere’nin Ege denizi ve Akdeniz’deki hâkimiyetini genişletmek babında Taşöz adasını bir bahane bularak zapt etmek için epey bir çaba sarf etmekteydi. Hatta Nafia ve ticaret nezareti hukuk müşavirliği tarafından yazılan rapora göre İngiltere Taşöz adasını işgal etmek için bir senaryo hazırlamıştı. Bu senaryoya göre bir İngiliz şirketi adada bir ofis açıp, halkı bu yabancı şirket aleyhine kışkırtarak silahlı veya silahsız protesto hareketine başlaması, vatandaşları olan şirket sahiplerini korumak maksadıyla bir veya iki Britanya savaş gemisinin gönderilmesinin ardından Taşöz’ün Mısır vakıflarından olduğu bahanesiyle adanın geçici veya daimi olarak işgal edildiğinin beyan edilmesi an meselesiydi. Kıbrıs’ın işgali ve ardından İskenderiye olaylarının bahane edilip Mısır'ın işgal edilmesi gibi bir olayın da Taşöz’ün başına geleceği öne sürülüyordu. Fakat emellerine ulaşamamışlardı. Zira o günlerde Taşöz halkı Mısırcı ve Osmanlıcı diye iki gruba ayrılmıştı. Bunun sebebi ise Tanzimat (1839) ve Islahat fermanlarının (1856) Hristiyan ahaliye getirdiği yenilikler ve devletin merkeziyetçilik uygulamaları Taşöz adasını da kapsıyordu. Ancak Mısır idarecileri bunları umursamıyorlardı. Taşöz’ün çorbacıları ve zenginleri Mısır vakfı idaresinde yaşamak istiyorlardı. Öte yandan Taşöz halkı ekseriyetle Babıali’nin yönetimini destekliyordu. Binaenaleyh II. Abdülhamid yaverlerinden kaymakam Mazhar Bey vasıtasıyla olayı inceletti. Nitekim 20 kişilik bir heyet Kavala'daki kaymakam Mazhar Bey'e müracaat ederek köylerdeki zaptiyelerin ahaliden zorla para topladığını, kendilerine karşı gelenlerin darp ve işkenceye maruz kaldığını ve Hurşit Paşa'nın kendilerini haksız ve gereksiz yere hapse attırdığını arz etmişlerdi. Diğer bir hadise de halk ile Mısır vakıf idaresi arasındaki orman kullanımı ve ağaç kesimi üzerine çıkan tartışmalardır. Vakıf mütevellisi olan Halim Paşa Mısır'da yaşayan Yunan asıllı olan Psiakis tarafından yönetilen bir şirket ile ormanların kullanımı ve eski madenlerin işletilmesi konusunda bir ruhsat almıştı. Lakin 1895 yılında Halim Paşa ölmüş yerine geçmiş olan İsmail Paşa bu anlaşmayı iptal etmişti. Bu durum halkın bir kısmını iş imkânından mahrum etmişti. Buna rağmen Psiakis hedefinden vazgeçmeyerek Hıdiv ile yeni kontrat yapmada muvaffak oldu. Yeni imzalanan sözleşmeye göre metre küpü 2,5 Frank’a 300.000 metre küp çam ağacı ve Köknar ağacı almaya hak kazandı. Toplamda 700.000 Franklık bu imtiyaz sözleşmesi çerçevesinde çam sakızı çam kabuğu yakacak odun ve reçine üretilecekti. Taşözlüler bu miktardaki ağaç kesiminin ormanlara zarar vereceğini ve şirketin makinelerinin tüm ormanı mahvedeceğini düşünüyorlardı. Çünkü ormanları adanın ortak malı olarak görüyorlardı. Taşöz halkı külfetli günler geçirirken yaklaşık her metre küp ağaca 5 frank ve çam kabuğu için ayrıca vergi vermekten ötürü artık çok rahatsızlardı. Bunun neticesinde Mısır karşıtı grup harekete geçerek şirketin temsilcilerini Limandan kovdular ve makinelerini de denize attılar. Proje iptal edilmiş ve Hıdiv Abbas Hilmi Paşa da tazminat ödemek zorunda kalmıştır. Bu olay Hıdiv Abbas Hilmi’yi iyice kızdırmıştı. Bunun üzerine Hıdiv ormanlar sorununu ortaya atarak adayı Mısır'a bağlamak istiyordu. Nihayet Hıdiv yeni bir düzenleme yaparak ağaç kesimini durdurmuş, bu olay da halkı işsizlikten kırılma noktasına getirmiştir. Bu da yetmezmiş gibi üstüne ağaç kesme vergisini metre küp başına %20'den %30 çıkardı. Buna binaen diğer orman ürünlerinden de %25 vergi alınmasını emretti. Halka yapılan zülüm hat safhaya ulaşmıştı. Bu arada Hıdiv'in çorbacılık vasfını değiştirerek yerine Türkçe Muhtar tabirini getirmiştir. Hulasa, Hristiyanlık ve onların geçmişleriyle ilgili simgeler taşıyan mühürler edilmiş ve bütün adli olaylar liman köydeki bidayet mahkemelerinde görüleceği talimatı verilmişti. Artık halkın geleneksel olarak kullandığı bir hakkı da iptal edilerek küçük olaylara subaşı veya çorbacıların nezaret etmesine son verildi. Bu bağlamda eskiden koyun ve keçi başına 2 para olarak alınan ağnam vergisi 10 paraya, kovan vergisi 6 paradan 12 paraya, kuru üzüm ve tütün için ödenen vergi de arttırılarak %10'a çıkarılmıştır. Köy muhtarları eski adıyla çorbacılar artık köylülerin seçimiyle değil ancak vakıf müdürü tarafından atanıyordu. Halkın tüm gelenekleri teker teker elinden alınıyordu. Ada halkı Saint Apotres (30 Haziran 1901) gününde bütün halk Panagia kilisesi avlusunda büyük bir miting düzenledi. Aralarından temsilciler seçerek İstanbul, Kahire ve Selanik’e şikâyet telgrafları gönderilmişti. Ayrıca Taşöz ve Marone metropoliti olan Konstantin’e, Partik III. Joahime konuyla ilgilenmesi için bir rapor göndermiştir. Taşöz halkı tüm üyelerin bulunduğu Tolosta toplantı düzenledi. Vakıf başkanı Yüzbaşı Mahmut Rıfat Bey tepkileri dindiremeyerek güç kullandı. Bunun sonucunda da 1.500 kişilik gruba karşı ateşle karşılık verince 3 kişi öldü ve beş kişi yaralandı. Bunun üzerine Taşöz temsilcileri Kavala'ya giderek Taşöz adasının Osmanlı imparatorluğuna bağlanmasını istemişlerdir. Yaklaşık 20 seneden beri aranan fırsat ele geçmişti. Halk II. Abdülhamid’den Taşöz’ü fethetmesini istiyordu. Çünkü Osmanlı idaresinde Eman içinde yaşayacakları kanısına varmışlardı. Nitekim 7 Mayıs 1902'de Kavala kaymakamı Sakızlı Emin Paşa II. Abdülhamid’in Selanik'e yetkilendirdiği sadrazam Said Paşa tarafından valisi vasıtasıyla verilen emre uyarak 180 nizamiye ve 45 jandarma ile 90 kişilik Mısır askerini bertaraf ederek Taşöz adasını Selanik’e bağlamıştı. İngiltere, Avusturya, Fransa ve Mısır buna karşı çıkmışlardı. Sonunda Taşöz adası II. Abdülhamid’in emriyle fethedilmişti. Ulu Hakan sadece Taşöz’ü fethetmemişti. Aynı zamanda Taşöz halkının gönlünü de fethetmeyi başarmıştı. Zira Abdülhamid vergileri azaltmış ve halkın elinden alınan tüm haklarını ve geleneklerini geri vermişti. Artık Muhtar kelimesi Çorbacı olarak adlandırılmaya başlayıp köy halkı tarafından seçilmeye başlanmıştır. Böylece meşakkatli günler geçiren Taşöz halkı Abdülhamid Han sayesinde huzura kavuşmuştu. Baskılı dönemler geride kalıp halk refah içinde yaşamaya başlamıştı. Taşöz halkı en mutlu günlerini II. Abdülhamid döneminde yaşamıştı. Bunun en basit örneği de nizamiye mahkemeleri kurulduktan sonra 1902 ile 1909 yılları arasında II. Abdülhamid’in hâkimiyet yıllarında Taşöz hapishanesinde sadece 2 mahkûm mevcut idi. Bu Taşöz tarihinde bir ilkti. Bu fetih Abdülhamid’in saltanatı boyunca Osmanlı Yunan savaşından sonra elde ettiği ikinci başarı ve ilk fethidir. Böylece 20. Yüzyılda İngilizleri oyuna getiren tek halife vasfını kazanmıştır. Hatta 20.Yüzyılda İngilizlere çelme atan başka lider görülmemiştir. Adadaki madenlerin işletmesini İngilizlerin yerine Almanlara vererek hem kar elde etmiş hem de İngilizlere büyük bir kazık atmıştır. Almanları elinde oynatarak İngilizlere karşı koz olarak kullanmıştır. Taşöz halkı bugün bile o dönemdeki gibi huzur içinde yaşamamaktadır. Bugün bile Ortadoğu’daki gayrimüslimler Sultan II. Abdülhamid’in adaletini aramaktadırlar. Ulu Hakan Taşöz’ü fethederek Osmanlının kudretini tüm cihanşümule kanıtlamıştır. Ayrıca Sultan II. Abdülhamid Han adalet meşalesini yakarak tüm Taşöz halkının gönlünü fethetmiştir. Asil duruşuyla Ortodoks olan Taşöz halkının gözünde halaskar (kurtarıcı) olarak görülmüştür. Cihad ederek ada halkını zalim olan Hıdiv'den kurtarmıştır. En önemlisi de Mısır Hıdiv'inin Hristiyan Tebaaya karşı uyguladığı zulüm zincirini kırarak yerine hoşgörü, dürüstlük ve adalet duvarı örmüştür. Böylelikle Hristiyan ahaliye karşı uygulanan zulüm ile zedelenmiş olan İslam’ın imajını adalet ateşiyle aydınlatarak düzeltmiştir. Bilhassa halkın zifiri karanlıktan kurtularak Fecre ulaşmasını sağlamıştır. Taşöz halkının İslam’a ve Halifeye karşı önyargılarını ektiği sevgi tohumları ekip Taşöz halkının Fatihi olmuştur. Zalimin zulmünü durdurarak mazlumun sesi olmuştur. Harun Halil |
1470 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |