Canımız Yandı! Canımız Yandı! Cengiz Ömer Önümüzde seçim var. Ülke gündeminde partilerin oy oranları, liderlerin içi boş vaatleri ve polemikleri yer alıyor. Ama ben bu hafta bunlara ve özellikle de seçim konularına çok fazla değinmek istemiyorum. İçimden gelmedi. Zira anavatan Türkiye’deki acı olaylar bizleri de derinden üzdü ve yüreklerimizi dağladı. Hafta başında önce 16 asker, ardından da 14 polis hain pusuda şehit oldu. Barış için savaşan yiğitlerin şehit haberleri gelmeye devam ediyor. Bu acı yeryüzündeki bütün samimi dostları, soydaş ve dindaşlarımızı doğal olarak üzüyor, ama biz Batı Trakya Türklerini çok daha derinden sarsıyor. Tabii ki her şeyden önce insani açıdan etkileniyoruz, ama bizler aynı zamanda soydaş ve dindaşız. Yetmedi, Azınlık olarak bizim Türkiye ile ayrı ve özel bir bağımız var. Türkiye bizim garantörümüzdür. Türkiye bizden sorumludur ve bizleri Osmanlı’nın bir parçası olarak Yunanistan’da belli bazı şartlar gereği bırakmıştır. Bizim karşılığımız İstanbul’daki Gazyrımüslim Azınlıklardır. Velhasılı Türkiye bizim varlığımızın temel sigortasıdır. İhtimal vermiyoruz, ama Yunanistan’da başımıza istenmeyen bir şey gelse, imdadımıza yetişecek olan anavatanımız Türkiye'dir. Türkiye sadece bizim değil, dünyadaki bütün mazlumların imdadına koşan, yardım eli uzatan güvenli bir insanlık limanıdır. Güçlendikçe de bu vasfı daha da belirginleşmektedir. Bunun en bariz örneği, kapılarını 3 milyondan fazla Suriyeli'nin kendisine sığınmasıdır. Türkiye, ırkçı ve yabancı düşmanı kalıntılarından bir türlü arınamayan Avrupa ülkeleri gibi davranmayarak sınırlarını istisnasız bütün mazlumlara açmış ve 6 milyar dolarlık bir masrafı gözden çıkararak insanları bağrına basmıştır. Avrupa ülkeleri ise kotalar koyuyor ve sınırlarına tel örgüleri çekiyor. --- -- --- Batı’ya kaçan mültecilerin dramı ve bu insanlık ayıbının en büyük sorumlusu haksız bir şekilde Ortadoğu'ya müdahale eden Batı’dır. Suriye’deki savaşın sorumlusu Amerika ve Avrupa’dır. Bunun sonucunda buradan kaçan insanlar perişan halde ve canlarından oluyor. Batılılar Ortadoğu'dan elini çekse mülteci dramı kalmaz. Olmadıkları yerde barış olur. Nereye gitseler savaşı da beraberlerinde götürüyorlar. Demokrasi ve medeniyetlerini kendilerine saklasınlar. Batılı siyasetçiler Akdeniz’de boğulan küçük çocuğa üzülmüş, sözde dert edinmiş. Peki, Ortadoğu'da yıllardır bebeler ölüyor. İsrail bebekleri bombalarken neredeydiler? Onların başlattıkları kirli savaşlar yüzünden sahile vuran bebek cesetlerinin suçluluğunu kamufle etmek için göstermelik gözyaşları ve duygusal açıklamalar yapmaya başladılar. Ama yemezler. İnsanlık artık iki yüzlü Batılıların bu palavralarını yutmuyor. Batı artık deşifre oldu ve bu yüzden sıkıştığı için de göstermelik gözyaşları ve duygusal açıklamalarla kıvırıyor ve sıyrılmaya çalışyor. Durum ortadadır. Botlarla biçare denize açılan binlerce sığınmacı ile birlikte Batı medeniyeti de Akdeniz'de battı. 'Hristiyan kültürümüzü bozuyor, sadece dindaş sığınmacıları almalıyız' diyen Avrupa medeniyeti Bosna'da vuruldu, Akdeniz'de boğuldu. Mülteci dramının tek sorumlusu Batı ve onların Ortadoğu'daki işbirlikçileridir. İslam dünyası Batı'nın tayin ettigi Esed, Sisi gibi firavunların yönetiminde oldukça, Batılı liderler boğulan masumlara daha çok "üzülür". --- -- --- Bu noktada iğneyi Batı’ya çuvaldızı da kendimize batıracağız. Batı’nın suçu bellidir, ama Müslümanlar da sütten çıkmış ak kaşık değildir. Onlar da kendilerini acilen gözden geçirmek zorundadır. Batı’ya uşak olmuş işbirlikçilerden ve hainlerinden kurtulmak zorundadır. İslam dünyası kendine gelmelidir. Türkiye şu anda bunu yaptığı için 4 koldan çapraz ateşe tutulmuştur. Bu şehitler, PKK terör örgütünün hain ve kalleşçe saldırıları, bu süreci durdurmak ve Türkiye’yi vesayet altına almak ve İslam dünyasını karanlığa boğmak için yapılmaktadır. PKK burada sadece bir piyondur. Asıl düşmanlar onu besleyen ve yönlendiren güçlerdir. Bunlar artık gizlenmiyor zaten. İngiltere, Almanya, Hollanda, Fransa gibi önde gelen AB ülkeleri ve İsrail PKK’yı her açıdan destekliyor. Silah ve personel gönderiyor. Ne yazık ki, ülkemiz Yunanistan da bu ülkeler içerisinde yer almaktadır. Teröristbaşı Öcalan’ı da zaten Yunanistan, Pangalos ve Sguridis ile himaye ediyordu.Türkiye kovalıyor, Yunanistan kaçırıyordu. Teröristbaşı yakalandı, ama Yunanistan’ın tutumunun değiştiğini söyleyemeyiz. Yunanistan’ın bu tutumu, bir devlet politikasıdır ve kolayca vazgeçebilecek gibi görünmüyor. Türkiye, “Doğu’dan gelen düşman” konsepti gereği Yunanistan için birincil dış tehdit olduğu sürece, Yunanistan Türkiye’ye düşman olan her oluşumu desteklemeye devam ediyor. Buna terör örgütleri de dahildir. En başında da PKK gelir. O yüzden Yunanistan’da Türkiye karşıtı olmayan siyasi parti, varlığını fazla sürdüremez. Parti olmanın neredeyse temel ilkesi bu, desek yanlış olmaz. Söyleminde Türk karşıtı olmayan parti, Yunanistan’da tutunamaz. Sistem ona hayat hakkı tanımaz. Yunanistan’da Türk düşmanlığı bir devlet politikası olarak o kadar oturmuş ki, Yunan siyasileri PKK’ya terör örgütü demez veya demekten kaçınır. Bazı partiler kaçınır veya geveler, bazıları da PKK’yı açıktan destekler. Terör örgütü değil, “kurtuluş ordusu” olarak nitelendirir. Sosyal medyaya baktığımızda da aynı anlayışın hakim olduğunu görüyoruz. PKK, bir terör örgütü değil, daha çok bir “özgürlük hareketi” olarak görülmektedir. Umarız ki, Yunanistan bu kin ve düşmanlıktan vazgeçmedikçe bölgemize barış gelmeyeceğini ve en çok kendisine zarar verdiğini en yakın zamanda anlar. Çünkü bu düşmanlık ve PKK terörü himayeciliği barış ve insanlıkla bağdaşmamaktadır. --- -- --- PKK terörünü özgürlük mücadelesi olarak adlandıran ve savunan Yunan parti ve siyasi hareketlere destek vermek de insanlıkla bağdaşmamaktadır. Bu en başta insanlıkla, bizim toplumumuz açısından da Müslümanlık ve Türklükle asla bağdaşmamaktadır. Bunu yapanlar kendilerini gözden geçirmek zorundadırlar. Bu sebepledir ki, PKK'ya terör örgütü demeyen ve savunan yunan partilerini lanetliyoruz. HDPKK'ya oy veren eller, öven diller kopsun. Destekleyenler, it sürüsü eşkıya ile birlikte kahrolsun, diyoruz. Batı Trakya'da HDP zihniyetli bazı “hümanist” solcular, zamanı gelince “diren Taksim” deyip dilleri iki karış Türkiye yönetimine savuruyor, ama Yunan yönetimden tırstığı için şehitler hakkında tek kelime edemiyor. Onları da kınıyoruz. En azından bir taziye, Türkiye’ye bir başsağlığı veya olmadı PKK terörünü lanetleyen bir açıklama yayımlayabilirler. Ayıp yahu! Bu kadar da olmaz. İnsanlık gerçekten tefessüh etmiş, dünya kokuşmuş! Cesur, korkusuz, kimliğini ortaya koyan ve hakkı savunan, koltuk ve gelecek kaygısı taşımayan gerçek dava insanları nerde? Aslında dünyamızın içinde bulunduğu bu kokuşmuşluğun sorumlusu tüm insanlar. Hepimiz suçluyuz. Zalimler ezmeseydi, ama biz de ezilmeye fırsat vermeseydik. Sömürgeci Batılılar (iyileri tenzih ederim) çok kötülük yaptı insanlığa, ama mazlum Ortadoğulular da çok cahil ve pasif kaldı. Eğer insanlığın erdemlerini temsil eden Doğu yeniden ayağa kalkmak istiyorsa özellikle Müslümanlar silkinmeli ve kendine gelmelidir. Bunu yapmaya çalışan Türkiye’ye destek vermelidir. Sön söz: Türk milletinin başı sağolsun. Allah şehitlerimize rahmet eylesin ve insanlık için teröristlerle savaşanların yar ve yardımcısı olsun. Sayesinde nefes alıp verdiğimiz anavatınımıza zeval vermesin! (millet gazetesi) |
1256 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |