Bu olaylar Yunanistan’da olsa... Cengiz Ömer/Millet Gazetesi Bu olaylar Yunanistan’da olsa... Yunanistan’ın, Batı Trakya bölgesinde nasıl ki inkâr etmeye devam ettiği “Türk Azınlık” yaşıyorsa, Arnavutluğun güneyinde de Yunanistan tarafından “Kuzey Epir” diye isimlendirilen bölgede “Yunan Azınlık” yaşamaktadır. Yunanistan “Kuzey Epir”i topraklarına katmış, ancak daha sonra çekilmek durumunda kalmıştır. O tarihten sonra Arnavutluk’un güneyini Helenleştirmeyi hedefleyen politikalar izlemiştir. Bu ise, Arnavut yöneticilerinin ülkenin güneyindeki Yunan azınlığa şüpheyle yaklaşmalarına neden olmuştur. Eski Yunanistan Cumhurbaşkanı Kostis Stefanopulos’un Mart 2005’teki konuşması, Yunanistan’ın Arnavutluk’un güneyi hakkında ne tür düşüncelere sahip olduğu hakkında ipuçları vermektedir. Stefanopulos,“Arnavutlar Yunan topraklarını işgal altında tutuyor. İyi komşuluk ilişkilerimiz, bu durumu unutmamız gerektiği anlamına gelmemektedir” şeklinde konuşmuştur. Arnavutluk’ta komünist rejimin sona ermesiyle, Yunan azınlık diğer Arnavutluk vatandaşları gibi daha rahat yaşamaya başlamış ve çok partili sisteme geçilmesiyle Şubat 1991’de Yunan azınlığın haklarını savunacak olan“Omonia” isimli bir parti kurulmuştur. 1991’deki seçimlere katılan Omonia, Arnavutluk Meclisi’ne beş üyesini sokmayı başarmıştır. Bunun dışında, ülkedeki Yunan azınlığın artık anavatan Yunanistan’ı ziyaret etmesine izin verilmeye başlanmış ve dinî-millî özgürlükleri geri gelmiştir. Arnavutluk’ta Yunan devletinin maddi destekleriyle resmî olarakYunan Azınlığı için hastane ve okullar kurulmuştur. Yunanistan-Arnavutluk ilişkilerinin düzelmesi için kapı aralanmışken, Arnavutluk’un güneyini Yunanistan sınırları içinde gösteren haritaları dağıtan Yunan papaz Hrisostomos Maidonis, Yunan azınlığı Yunanistan ile birleşmeye teşvik ettiği gerekçesiyle Arnavutluk hükümeti tarafından sınır dışı edildi.Yunanistan buna misilleme olarak, ülkede barınan binlerce Arnavut’u sınır dışı etti ve ondan sonra da iki ülke ilişkilerindeki gerginlik yeniden arttı. Dönemin Yunanistan Başbakanı Konstantinos Mitsotakis, Temmuz 1993’te Arnavutluk’taki Yunan azınlık için, Kosova Arnavutlarıyla eşit düzeyde (özerklik) hak talep edince, Yunanistan ve Arnavutluk arasındaki ilişkiler daha da bozuldu. Aynı dönemde Omonia liderlerinin, özerklik ile ilgili taleplerini açık bir şekilde gündeme getirmiş olması, dönemin Arnavutluk-Yunanistan ilişkilerini iyice germiştir. İlişkilerin gerginleştiği bu dönemde ilk silahlı çatışma meydana gelmiştir. Nisan 1994’te, Yunan askerî üniformalarını taşıyan ve kendini Kuzey Epir Kurtuluş Cephesi (MAVI) olarak adlandıran aşırı milliyetçi Yunan militan grubun, Arnavutluk’un Gjirokastër (Girokastro) kentindeki bir askerî kışlaya saldırması sonucu iki Arnavut askerinin öldüğü bildirilmiştir. Avrupa Komisyonu tarafından Arnavutluk için açıklanan ilerleme raporlarında, azınlık haklarının korunması konusunda Tiran’ın önemli çabalar sarf ettiği belirtilmiştir. Yunan azınlığına Arnavutluk’un koalisyon hükümetlerinde de yer vermiştir. Ancak, Yunanistan’ın bu konudaki şikâyetleri günümüzde de devam etmektedir. * * * Bu bilgileri paylaşmamın sebebi, ülkemizin Batı Trakya Türkleri başta olmak üzere bünyesinde barındırdığı ve ısrarla varlıklarını inkâr ettiği Azınlıklar konusundaki çifte standardını ortaya koymaktır. Yunanistan, İstanbul ve Arnavutluk’taki Yunan azınlık ile yakından ilgilenirken, kendi sınırları içindeki Arnavut azınlığın varlığını 1940’lardan beri sistematik bir şekilde reddetmektedir. Bugün Yunanistan’da yaşayan Arnavutlar; Ortodoks Arnavutlar(Arvanitesler), Çamerya Arnavutları ve çalışma amacıyla Yunanistan’da barınan göçmen Arnavutlar olarak üçe ayrılmaktadır. Müslüman Çameryalıların çoğunu ise gerek soykırım, gerek asimilâsyon ve gerekse vatanlarından sürerek büyük bir insanlık suçu işlemiştir. Batı Trakya Türkleri Azınlık tarihleri boyunca ne bir bağımsızlık vene de Yunanistan’da özerklik talebinde bulunmamışlardır. Oysa bunu çok rahatça ileri sürebilirlerdi ve büyük olasılıkla başarılı da olabilirlerdi. Çünkü yakın geçmişte tarihin ilk Türk Cumhuriyetini kurmuşlardı. Düşünebiliyor musunuz? Batı Trakya Türkleri “özerklik” talep etse veya Kuzey Epir Kurtuluş Cephesi’ne benzer Türk askeri üniformaları taşıyan ve Batı Trakya Kurtuluş Cephesi isimli bir örgüt kurup bir Yunan kışlasına saldırarakaskerleri öldürse, ne olurdu? Herhalde en basitinden yönetim Yunanistan’ı ayaklandırır ve Batı Trakya Türklerini Yunanistan’dan sürmek için bulunmaz bir bahane olurdu. Tabii bu arada askeri ve paramiliter fanatiklerinin de artık ne tür bir vahşet ve nasıl bir soykırım işleyebileceğini düşünmek dahi istemiyorum. Birkaç “Srebrenitsa” dahatarihin kara sayfalarında yer alırdı, diye düşünüyorum. Türkiye’de PKK terör örgütünün işlediği haince cinayetlerin Yunanistan veya Avrupa ülkesinde bir grup tarafından gerçekleştiğini düşünün. Bunlara ne yaparlardı Allah bilir. Allah bilir canlarına nasıl okurlardı. Zerrelerini bile yok ederlerdi. Ancak gelin görün ki, bu PKK’nın arkasında AB, ABD gibi küresel güç sayılan ve dünyayı şekillendirmeye çalışan ülkeler var. Bunu kendileri söylüyorlar. Kobani bahanesiyle Almanya, İngiltere ve Yunanistan başta olmak üzere AB ülkeleri PKK’ya silah yardımında bulunduklarını açıkladılar. Aynı şekilde ABD de açıklamada bulundu ve günümüzde dahi her türlü desteği sağlamayı sürdürdüğü bilinmektedir. Pişkinliğin sınırı yok tabii. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry geçen hafta, Mısır’daki diktatör SİSİ rejimini askeri ve siyasi açıdan sonuna kadar desteklemeye devam edeceklerini de, açıkladı. Yani dünyayı terörden kurtarmak için ABD, terör ve diktatörlerle işbirliği yaptığını ve desteklediğini açıkça söyledi. “Dünyanın patronu benim, ben ne istersem onu yaparım”, demeye getiriyor dünyanın “superman”ı. Ama yemezler tabii. Bunu kendisi de biliyor, fakat onun bir şey farketmiyor. Çünkü güçlü olanın haklı olduğu bir düzende işler böyle yürüyor, mantığı hakim. Bakalım ne zamana kadar... Yani anlayacağınız, terörle mücadele ettiğini iddia eden Batı, kendi canı söz konusu olunca hak hukuk, nizam ve düzen hesap etmeksizin “düşman” telâkki ettiğini yerle bir ediyor. Fakat sıra başkasına ve özellikle de “potansiyel düşman” olarak bilinçaltında yer alan Müslümanlar ve İslâm ülkeleri söz konusu olunca, “Dur bakalım, dikkatli ol, IŞİT’e vur, ama PKK’ya vurma. Onların da hakkı var dikkat et” diye nameler okumaya başlıyorlar. Şu ikiyüzlü, ahlâksızBatı siyasetine/medeniyetine bakar mısınız? “İnsan, insanın kurdudur” diyen David Hobbes’ın ve “Gaye her türlü vasıtayı (ahlaksızlığı) meşru kılar” diyenMakyavelli’nin torunları olarak bunlardan başka ne beklenir ki? Bu Makyavelist zihniyetin siyasetinde insanlık yoktur. Sadece varmış gibi görünür, ama aslında sadece menfaat ve bencillik var. Umarız ki, önümüzeki süreçte vicdanlı Batılılar, Batının idare ve siyasetinde söz sahibi olsun ve insanlık dünyamıza hakim olsun. İlk emri “OKU” olan, “Haksız yere bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir” diyen Allah’ın kulları ve“Komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir”, “Birbirinizi sevmedikçe cennete giremezsiniz” diyen bir Peygamberin ümmeti olarak küllerimizden doğma ve insanlığa yeniden umut olma niyazıyla Allah’a emanet olun... Kaynak: http://www.milletgazetesi.gr/view.php?nid=3700 |
1368 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |