Batılılaşma Batılılaşma Çağdaşlaşmayla, Batılılaşmayı neden ayırt edemedik? Üstatlardan Kemal Tahir’e göre Osmanlı’da iki Batılılaşma vardır: Birincisi 1326’da, Bursa’nın alınışıyla başlar. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın Viyana önünde bozguna uğraması tarihi olan 1683’e kadar 350 yıl sürer. İkincisi 1800’lerin bildiğimiz batılılaşmasıdır. Bu iki Batılılaşma arasında farklar vardır: İlk batılılaşma içeriden dışarıya doğru düşünülüp uygulanmıştı. İkincisi ise dışarıdan içeriye… İlk Batılılaşmada, Osmanlı, Batı’daki topraklara doğru genişlemekteydi. O topraklarda oturanlarca da bir çeşit kurtarıcı gibi beklenmekteydi. İkinci Batılılaşmada ise, Osmanlı, bulunduğu topraklardan, Batı’da oturanlarca sürülüp çıkarılmak istenmekteydi. İlk Batılılaşmada Osmanlı bünyesi sağlamdı, temel şartlara, eşyanın tabiatına uygundu. İkinci Batılılaşmada ise çöküyordu. İlk Batılılaşmada Osmanlı, çağına göre düşünce ve teknik bakımından ileriydi. İkinci Batılılaşmada ise çok gerilerde kalmıştı. Bu şartlar altında, kendi özelliklerini toptan bırakıp, kesinlikle katılamayacağı ve her katılma atılımında, büsbütün şaşırıp sersemleyeceği bir yola girmek, ölüm demekti. Başka çıkar yol da kalmamıştı. Toynbee’nin “mümkün mertebe geç, mümkün mertebe az” diye özetlediği davranış bundandı. Hem kendisi istiyor, hem de ayakları geri geri gidiyor, fırsat buldukça da Osmanlılıktan ne kalmışsa ona sığınmaya çabalıyordu.Tüm bu sıkıntılara rağmen, merkezi devletin varlığı, Osmanlının, Batı biçimi kapitalist burjuva tarafından sömürülmesini zorlaştırıyordu. Osmanlı topraklarını ve kaynaklarını, merkezi devlet varken, paylaşamayacaklarını anlayan Batılılar, vaktiyle Osmanlı’nın icad ettiği devşirmeciliği hatırladılar. Harf inkılâbıyla da kapılar, onlara sonuna kadar açıldı. Ömer Özkaya Kaynak:http://siradisiprogrami.com |
1372 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |