Kanlı Batı Trakya'nın Ballı İnsanları KANLI BATI TRAKYA'NIN BALLI İNSANLARI Geçtiğimiz günlerde Cengiz Ömer’in konuşmacı olarak TRT Avaz’da katıldığı panelde Balkan sözcüğünü BAL-KAN diye ayırarak konuşmasına başlamıştır. “Balkan” sözlük anlamı itibariyle “Ormanlarla kaplı sıradağlar” anlamını taşısa da, işin felsefi boyutuna baktığımız zaman bu yaşadığımız bölgenin tarihsel zaman dilimleri içerisinde BAL ve KAN diye ayrıldığını görmekteyiz. Kan Dönem’ini atlatıp Bal Dönemi’ni yaşıyor olsak da, kanlı döneme bir göz atmakta yarar var. 100 sene öncesine baktığımız zaman ailesini doyurabilmek için Balkan Köyleri’nden Bulgaristan’a yürüyerek giden dedelerimiz bir yana, 15 sene kocasından haber alamayıp onun şehit olduğunu sanan ama 15 sene sonra kocasına tekrar kavuşan ninelerimiz başka bir yana, savaşta postalları yırtılıp yerde yatan şehitlerden postal arayan dedelerimiz öbür yana Balkanlar’ın Kan Dönemi oldukça acılı geçti. En son acı olarak görülen Kıbrıs olaylarında ise buralarda yaşayan bütün Türk’lerin öldürülmesi için emir beklendiği ve bu emirden daha sonra bir şekilde vazgeçildiği de bilinmektedir. Şimdi Bal Dönemi’ndeyiz. İnsanların çok rahat bir şekilde istediği yere gidebildiği, Yunanlar’dan korkmadığı bilakis Yunan’lara özendiği, içimizdeki bazı din görevlilerinin dahi alın teri adlı gerçekten bihaber olduğu bir dönemdeyiz. Batı Trakya insanının toplumsal sorunlarının sebebi derin bir şekilde araştırıldığı zaman, bunun sebebinin kendi içimizde bulunan ve evrenin kendileri için yaratıldığına inanan insanların davranışları olduğunu gözlemlemekteyiz. Hocalarımızı geçtik. Sırada gençler var. Açık açık söylüyorum ki 50 sene öncesinde olup bitenlerden hiçbir haberi olmayan, kendi anne-babasını bile tanımayan bir nesil yetişiyor. Köyler arası kavgayı marifet sanan, yumrukların konuşup beyinlerinin sustuğu bir nesil yetişiyor. O çocuklar güzel ahlakı öğrenmek zorunda. Türkçe’yi güzel konuşabilmeyi öğrenmek zorunda. En önemlisi doğru-yanlışı ayırt edebilmeyi öğrenmek zorunda. Yunanlar’a özenen insanlar derken kendi kültüründen kopmuş insanları kastediyorum. Kendi kültürünün onca güzelliği varken batılı doğru bilen insanlardan bahsediyorum. Kısacası bizim gençlerimizden bahsediyorum. O gençlerin emanet edildiği anne-babaların duyarsızlığından bahsediyorum. Son olarak unutmadan her ortama ayak uydurmayı başaran insanlardan bahsedelim. Normalde T.C. Cumhurbaşkanı’na her fırsatta hakaret eden insanlar geçtiğimiz günlerde Necmettin Bilal Erdoğan’ın Şahin köyüne yaptığı ziyarette kendisini krallar gibi karşıladığını gördük. Aralarından birine bunu neden yaptığını sorduğumda “Saygı gösterip ziyarete gelmiş, ben de saygı gösterip karşıladım” cevabını verdi. Buna karşılık ben “Shimon Peres de gelse onu da böyle karşılar mısın?” diye sorduğumda Shimon Peres’in kim olduğunu sordu. Bu dialogdan iki şeyi açık bir şekilde görmekteyiz. Birincisi: Erdoğan’ı sevmeme sebebi kişisel ideolojisi değil, çevresindeki insanların Erdoğan’ı sevmemesidir. İkincisi: Cehalet. Az önce Bal Dönemi’nde olduğumuzu söyledim ama aslında görüyoruz ki Kan Dönemi’nden henüz çıkabilmiş değiliz. Çünkü az önce niteliklerini sıraladığım insanlar bize zarar veriyor. Ve kendi toplumuna zarar veren insan o topluma ait olamaz. Daha önce silahlarla gerçekleştirilen savaşlar bu sefer algı operasyonlarıyla gerçekleştiriliyor ve kendi içimizdeki insanlar bizi vuruyor. Bal veya Kan, hangi dönemde olduğumuz farketmiyor. İnsanların bilmesi gereken bir şey var ki; tarih tekerrürden ibarettir ve Balkanlar’da bu durum “BAL-KAN-BAL-KAN-BAL-KAN.....” döngüsü şeklinde geçmişten günümüze hep tekrarlanmıştır. Bu yüzden şimdi Bal Dönemi’ni gerçekten yaşıyor olsak bile, o kanlı dönem bir gün tekrar gelecek. İşte o gün milli ve dini değerlerine sahip çıkamayan insanlar bunun bedelini çok ağır ödeyecek. O gün gerçeklerin farkına varılacak. Salih Canbaz Kaynak: http://www.milletgazetesi.gr |
1887 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |