Yunanistan’ın dış siyaseti tehlikeli hale geliyor Yunanistan’ın dış siyaseti tehlikeli hale geliyor Yunanistan, yeni kurulan hükümet aracılığıyla içinde bulunduğu zor durumdan çıkmak için girişimlerde bulundu. Yanis Varufakis, Maliye Bakanı ve Yunan ekonomisinin yeni patronu olarak gittiği Brüksel'deki görüşmelerden umduğunu bulamadı. Daha da açık söylemek gerekirse, umduğu neredeyse hiçbir şeyi bulamadı. Dört aylık bir nefes alma süreci dışında, ne reddedilen Troika sistemi (IMF, Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa Komisyonu) ortadan kalktı, ne de borç yeniden yapılandırıldı. Yunan hükümeti, bu başarısızlığın faturasını, Alman hükümetinin ekonomi bakanı Wolfgang Schaeuble'nin ödün vermez tutumu ve sert üslubuna çıkarmak istiyor. Yunanistan'ın Berlin büyükelçisi, Alman hükümetine bir nota vererek "Alman Maliye Bakanı'nın Yunan Maliye Bakanı'na hakaret etmesinin kabul edilemeyeceğini" söyledi. İş burada kalmadı, Yunanistan, II. Dünya Savaşı'nda uğradığı zararlar için Alman hükümetinden ciddi bir tazminat istedi. Alman hükümeti, bu isteğe cevap dahi vermemeyi tercih etti. 1991'den bu yana, II. Dünya Savaşı konusunda tazminat istekleri kabul edilmiyor. Yunanistan'da var olan gerginlik, hükümeti zor dönemlerinde popülist politikalar uygulamaya itebilir, ancak bu gelişmeler artık olayların kontrolden çıkmaya başladığına işaret ediyor. Yunanistan, Ege Denizi'nde gerçek mermilerle tatbikat yapılmaması için Türk Dışişleri'nin bir yıldan fazla süredir yaptığı öneriye cevap dahi vermedi, ancak son olaylarda Limni adasının burnu "yanlışlıkla" tatbikat kapsamında gösterildiği için bir anda paniğe kapılarak protesto etti. Türkiye, tüm bu tür askeri egzersizleri bir yıl için iptal ettiğini açıklayarak önemli diplomatik bir manevrayı başarıyla gerçekleştirmiş oldu. Ne var ki, Yunanistan'ın tüm cephelerde popülist yaklaşım sergileme iradesinde bir değişiklik görülmüyor. Türkiye, bilindiği gibi 2014'te "Geri Kabul Antlaşması'na" taraf olarak, üç yıllık bir süre zarfında AB'nin istediği vize yükümlülüklerinden muaf olacağı bir sürece girdi. Türkiye, bugün itibarıyla dünyanın en fazla sığınmacı kabul eden ülkesi unvanına sahip... Dört yılda beş buçuk milyar dolar harcandı. Bu dayanışma, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın defaten açıkladığı gibi, devam edecek. Ancak Yunanistan, kendi ülkesindeki az sayıda kaçak göçmenden çok ciddi biçimde rahatsız olduğunu her fırsatta dile getiriyor ve bu sığınmacıları büyük ölçüde Türkiye'ye iade etmek istiyor.Türkiye, kabul etmesi kesinleşen kaçakları alıyor, ancak Yunanistan'ın istediği çok daha fazla sayıda kaçak alması. Avrupa İstikrar İnisiyatifi (ESİ) bülteninde de, "Türkiye'de zaten 1 milyon altı yüz binden fazla sığınmacı var, birkaç yüz sığınmacının varlığı bir sorun yaratmaz" anlamında bir değerlendirme bulunuyor. Yunanistan, içine düştüğü çok zor duruma rağmen, Türkiye ile karşılaştırıldığında, Dünya Bankası verilerine göre kişi başına düşen ulusal gelir açısından hâlâ bizden iki mislinden fazla zengin. İçine düştüğü durum da, II. Dünya Savaşı'nda yaşanan Alman işgalinden değil, yolsuzluğun ve rüşvetçiliğin kurumlaşmış olmasından kaynaklanıyor. Bu durumdan çıkmak için, Almanya'yı tehdit etmek ya da Türkiye'nin vize muafiyetini sabote etmeye çalışmaktan çok daha akılcı işler yapması gerekiyor. Ege'de ve Akdeniz'de istikrar ve barış, Türkiye'den çok Yunanistan için inanılmaz bir ihtiyaç. Bunu popülist politikalarla da gerçekleştiremeyeceği ortada... Türkiye'nin tek başına zeytin dalı uzatması yetmiyor, Yunanistan'ın büyük umutlar yeşerten yeni iktidarının bunu bir an önce anlaması lazım. TULU GÜMÜŞTEKİN - Sabah Gazetesi |
1516 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |