Avrupa’da azınlık dillerinin durumu ve geleceği AP’deki konferansta tartışıldı Avrupa’da azınlık dillerinin durumu ve geleceği AP’deki konferansta tartışıldı Avrupa’dan örneklerin aktarıldığı konferansta ABTTF Batı Trakya ile Rodos ve İstanköy’deki sorunları dile getirdi 24 Şubat 2015 tarihinde Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu’nda AP Milletvekili Jill Evans(EFA/Greens), AP Milletvekili Herbert Dorfmann(EPP), AP Milletvekili Csaba Sogor(EPP)’un ev sahipliğinde ve Temsil Edilmeyen Uluslar ve Halklar Örgütü(UNPO), Avrupa Hür İttifakı(EFA) ve Centre Maurits Coppieters (CMC)’in koordinatörlüğünde “Dil, Kimlik ve Güç: Avrupa’da Azınlık Dilleri için Hangi Gelecek?” başlıklı konferans düzenlendi. Bu konferansta konuşma yapan ABTTF Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Sebahattin Abdurrahman Batı Trakya Türk Azınlığı ile Rodos, İstanköy ve Onikiadalar’daki Türk toplumunun dil ve kimlik alanında karşılaştığı engelleri dile getirdi. ABTTF Başkanı Halit Habip Oğlu ile ABTTF Yönetim Kurulu üyesi Sami Yusuf’un da iştirak ettiği konferansa Avrupa Birliği ve diğer devlet kurumlarından, sivil toplum kuruluşlarından ve Avrupa Parlamentosu milletvekilleri ve asistanları ile siyasi danışmanlardan oluşan yaklaşık seksen kişi katıldı. UNPO Program Yöneticisi Johanna Green’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen konferansta ev sahibi milletvekilleri olarak Csaba Sogor, Jill Evans ve Herbert Dorfmann selamlama konuşmalarını gerçekleştirdiler. Sogor, 500 milyon nüfuslu Avrupa Birliği’nde yaklaşık 70 milyon kişinin bir azınlık üyesi olduğunu ifade etti, azınlıklar konusunun Avrupa Birliği’nin göz ardı edemeyeceği kadar önemli olduğunu kaydetti. Dilsel Çeşitliliği Destekleme Ağı(Network to Promote Linguistic Diversity)’ndan Vincent Climent-Ferrando Avrupa’da azınlık dili korunmasının hukuki görünümü konulu bir giriş konuşmasının ardından dil, kimlik ve güç konulu ilk oturumda Yurtdışında Yaşayan Macar Toplulukları Araştırma Enstitüsü’nden Zoltán Kántor, ulusal anlatıların oluşturulmasında dil politikasının önemini aktaran bir sunum gerçekleştirdi. Bu oturumda Brüksel Free Universitesi’nden Rudi Janssens Belçika’da dil ve siyaset arasındaki ilişkiyi aktaran bir sunum yaptı. -Çeşitlilik temalı ikinci oturumda ise dil öğrenimi ve sosyal diyalog temelinde Güney Tirol’deki Ladin topluluğu örneğini Bolzano Free Üniversitesi’nden Paul Videsott, aşağı Sorb dili-Witaj projesini ise Lasutya İttifakı’ndan Hannes Wilhem-Kell aktardı. Çokdillilik uzmanı Johan Häggman ise Avrupa Birliği’nin azınlık dilleri için yapabileceklerini ve yapması gerekenleri dile getirdi. Batı Trakya’da azınlık dilinde anaokul yok, Rodos ve İstanköy’de ise Türkçe eğitim veren okullar onyıllardır kapalı! Dil, kimlik ve güç konulu ilk oturumda sunum yapan ABTTF Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Sebahattin Abdurrahman, “Azınlık dili ve kimliğinin sürdürülmesi: Yunanistan’daki Türk toplumu” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Dr. Sebahattin Abdurrahman, Yunanistan’da devlet tarafından tanınmış tek azınlık grubunun “Müslüman azınlık” olduğunu ifade ederek Yunanistan’ın Batı Trakya Türk Azınlığı’nı etnik değil dini temelde tanıdığını ifade etti. Toplam nüfusun yüzde 1.5’ini oluşturan Batı Trakya Türk Azınlığı’nın dil ve kimliğinin sürdürülmesine ilişkin olarak eğitim alanında karşılaştığı engelleri sıralayan Abdurrahman, iki dilli azınlık anaokulu sorununa değinerek Yunanistan’da azınlık dilinde, yani Türkçe eğitim veren anaokulu olmadığını söyledi, yalnızca Yunanca dilinde eğitim veren devlet anaokullarına çocuklarına göndermeyen ailelere ise ceza verildiğini kaydetti. Azınlığın özel azınlık anaokulu açma başvurusunun bekletildiğini belirten Abdurrahman, iki dilde, yani Türkçe ve Yunanca dilinde eğitim veren azınlık ilkokullarının yalnızca Batı Trakya’da olduğunu, burada ise eğitim kalitesinin düşük olduğunu kaydetti. Rodos, İstanköy ve Onikiadalar’da yaşayan Türk toplumunun eğitim alanında yaşadığı engellemelere ilişkin olarak ise Abdurraman, Rodos ve İstanköy’de geçmişte mevcut ancak sonra kapatılan okulların onyıllardır açılmadığını belirtti. Türkçenin devlet okullarında seçmeli ders olarak okutulması konusunda ise Abdurrahman, devlete ait ilkokullarda Türkçe’nin seçmeli ders olarak yer almadığını ancak yalnızca Batı Trakya’daki devlet ortaokullarında seçmeli Türkçe dersinin bulunduğunu söyledi. İsminde Türk kelimesi geçen dernekler yasak, bölgedeki levhalarda ve resmi kuruluşlarda Türkçe tabelalara izin yok! Türkçenin resmi alandaki kullanımına ilişkin olarak ise Abdurrahman, Batı Trakya Türk Azınlığı’na ait derneklerin isminde “Türk” kelimesini kullanmasına izin verilmediğini aktardı, geçmişte kurulan ve isminde “Türk” kelimesi geçen derneklerin ise kapatıldığını aktardı. Azınlık köylerinin isminin yalnızca Yunanca olduğunu söyleyen Abdurrahman, bölgedeki yer gösteren levhalarda da köylerin Türkçe adlarının kullanılmadığını belirtti. Azınlığın çoğunlukta yaşadığı bölgelerde dahi resmi kurum ve kuruluşlarda Türkçe tabelalara izin verilmediğini söyleyen Abdurrahman, mahkeme veya hastanelerde de profesyonel tercüman olmadığını belirtti, 2013 yılında Gümülcine Devlet Hastanesi’nde yaşanan Türkçe krizini aktardı. Kamusal alanda Türkçenin kullanılması problemli! Kamusal alanda Türkçenin kullanılmasında karşılaşılan engeller konusunda ise Abdurrahman, Batı Trakya’da 2014 yılı yaz aylarında Yassıköy’de açtığı mağazasında bölgedeki azınlık nüfusunu göz önünde bulundurak levhalarda Yunanca’nın yanı sıra Türkçe’yi kullanan Jumbo isimli oyuncak mağazasına yoğun bir tepki gösterildiğini belirtti. 2013 yılında Batı Trakya’nın İskeçe kentinde biri Yunan diğeri azınlıktan oluşan iki spor kulübünün miniklerinden oluşan futbol takımları arasında yapılan dostluk maçında azınlık takımının antrenörünün oyuncuları ile Türkçe konuşması yüzünden maçın yarıda kesildiğini belirten Abdurrahman, akademik alanda da yalnızca resmi dile izin verildiğini ifade ederek 2013 yılı sonunda Lozan Antlaşmasının 90. yılı dolayısı ile Gümülcine’de düzenlenen akademik konferansta önceden söz verilmiş ve ilgili tercümanın olmasına rağmen azınlıktan bir gazetecinin Türkçe sunum yapmasına izin verillmediğini belirtti. Azınlık diline ve kimliğine karşı yeni bir yaklaşım geliştirilmesi gerektiğini söyleyen Abdurrahman, uluslararası hukukun uygulanması için çalışılması gerektiğinin altını çizerek Yunanistan’ın ve diğer ülkelerin ülkelerinde azınlık grupları ile diyalog kurması gerektiğini ifade etti. |
1477 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |