TÜRK’Ü SİLEMEZSİNİZ TÜRK’Ü SİLEMEZSİNİZ Milliyetçilik kötü bir damga olarak pazara sürülüyor devamlı. Bu ezberi bozacak teoride ortalarda yok. Milliyetçiliğin tarifini Batı’dan alan elitler “ırkçı,şoven ve emperyal” demek istiyorlar. Ancak bu kavram Batı’ya ait. Neden beni ve kültürümü temsil kabiliyeti olsun ki? Bence yok. Kendi kavramlarını üretmeyen zihinler ezber üzerinden konuşuyor.Bu robotik zihinsel yapılanma bizi bir yere götürmüyor. En basit milliyetçilik tarifi;köklerini bilmektir. Avrupalı bunu bilmeden aydın sayılmaz. Ürün veremez. İtibarı olmaz.Markamız milli kültürel kimliğimizdir.Türk bir ırk ifade eden sözcük değildir.Kavimler topluluğuna verilen isimdir. Neden korkuyorsunuz? Türk olmanın değerini ,onurunu yeniden tarif etmek zorundayız. Etrafınıza bakın;İran milliyetçiliği 2500 yıllık koyu mu koyu, Arap milliyetçiliği, Yunan milliyetçiliği saldırgan, Bulgar milliyetçiliği ve Rus milliyetçiliği. Kimse okuma yazma bilmiyor mu yoksa? Türkiye’nin en temel sorunlarından birinin aydın tavrı olduğunu düşünürüm hep. Gördüklerim, işittiklerim, okuduklarım ve yaşadıklarım bu noktaya gelmemde etken oldu. Mesnevi der ki: “Gözlerimiz, bakışlarımız gönle uymuştur. Gönül isterse göz zehire bakar, yılana bakar; gönül isterse ibret alacağı, ders alacağı şeye bakar. Gönül ne tarafı işaret ederse, beş duyu da eteklerini toplar o tarafa koşar..” Sürekli kendi milletini, kültürünü, dinini, tarihini küçümseyen ve horlayarak konuşan aydınlar gördüm. Akademik en ünlü yerlerde ve unvanlarda aydınların tek kelime Osmanlıca bilmeden tarih profesörü olduğu, sadece Batılı yazılı kaynaklardan öğreticilik yaptığı ve tez yazdığı zaten bilinen bir gerçek. Hiçbir Doğu dili bilmeden Doğu, İran ya da Arap uzmanları olduğu gibi kendi dilini yetersiz bulan, sevmeyen de çok gördüm. Kendi dil köklerini merak etmemiş ve etmeyen, Türk lehçelerine hiç ilgi duymamış. Orta Asya’yı hâlâ Cengiz Han döneminde sanan aydınlar. Dede Korkut ya da Manas destanı okumadığı gibi Kur’an-ı Kerim okumadığı için övünen aydınlar . Medyanın çok sevdiği aydınlardan ne kadar göçebe ve ilkel olduğumuzu devamlı suratımıza haykırdılar. 90 yıl geçti Çanakkale Savaşı’nı sahiplenmek için. Ben 1998’de ‘Gelibolu Yarımadası’nın Yeniden Düzenlenmesi’ konulu uluslararası açılan bir yarışmaya Mimar Sinan Üniversitesi’nden bir ekiple birlikte katıldım. Ne kadar terk edilmiş olduğunu Gelibolu’nun gördüm. İngilizce kaynaklardan başka kaynak olmaması içimi dağladı. O olağanüstü kültürün kahramanlarını İngilizler anlatıyordu. Hakkını vererek. Onlar bile dize gelmişti bu insani değerlerin karşısında. Bizim ise ne tarih kitaplarımızda vardı ne de öğrenci olarak Gelibolu’ya götürdüler. İdeolojik şizofreni ortadan ikiye böldü ülkeyi ve bu kanama sürüyor. 90 yıl önce 25 milyon kilometrekareden kopup gelmiş kahramanlarla kim bilir ne ilginç öyküler dinleyerek tarihi yazacaktık. Sözlü tarih çalışmasını ne akademik dünya ne de TRT gibi devlet kurumları yaptı. Son kalan on kişi belgelenebildi. Kendi tarihinden, kültüründen ve dinî değerlerinden kopmuş, boşlukta gezinen bu insanlar yabancı kültür odaklarından eğitim almışlardı. Tek becerisi sadece bildiği dilden çeviri yapmak olanlara ne payeler verildi. Aydının olmadığı boşluğu lümpenler doldurdu.Lümpen zihniyet egemen oldu.Maşa da çoğaldı. Aydın cesareti hiç önderlik edemedi. En etkili ve can acıtıcı cümlesini yazının sonunda ediyor: “Ancak kuşkusuz Türklere karşı propagandanın en ilkelini; ama etkilisini her zaman olduğu gibi Türklerin kendileri yürütüyor.” Bu medya, Akademik dünyanın global bir oyuncu ve yarışçısı olmak yerine kendi yabancılığıyla, yarılmış kişiliğiyle medyanın çoğu gibi yumruğunu Türkiye’ye indiriyor. Kendi dilinden hazzetmeyen, dinini gerici, geleneklerini ilkel bulan aydınlar sisli bir gece gibi örtüyor önümüzü. Bu sisi delecek el feneri kültürümüzün değerlerine sahip çıkan, üreten ve sentezi yapan aydınlardır. “Tarih bilgisi olmayan insanların desteksiz konuşması bir özgürlük konusu değil, sorumsuzluktur. Bizim bu gibi sorumsuzluklara müsamaha etmemiz doğru olmaz.” diyen İlber Ortaylı’ya katılalım ve “aman damgalanırız” diye köksüzlüğe müsamaha etmeyelim. Türk olmak bir gurur ve onurdur. “Çünkü bu millet asırlardan beri bu gibi mürtecilerin,cahillerin,riyakarların,menfaatperestleri serserilerin ,yobazların sözlerine inanmak saffetini gösterdiğinden dolayıdır ki bugün çamurdan ve sazdan izbelerde oturmaya mahkum, çıplak ayakları ve vücutlarıyla çamur,kar ve yağmurların amansız şamarı altında yeniden aklını başına toplamak zorunda kalmıştır.” 20 Ocak 1923 Mustafa Kemal Akşam gazetesi. Aklımızı başımıza toplama zamanıdır. Milli ruhumuzu yok ederek bu defa Türk’ten kurtulmak ve ebediyen onu ve zihnini esir etmek isteyenlere karşı binlerce yıllık bağrımızdan çıkan haykırışımızla yerleri gökleri inletmeliyiz:'Türk’ü yeryüzünden silemezsiniz.' Nevval Sevindi |
1372 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |