BATI TRAKYA ve GAZİ ve de LOZAN BATI TRAKYA ve GAZİ ve de LOZAN Sn. İnönü Lozan’a gidecekken, eski Sofya Ateşimiliteri genç cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal sıkı sıkıya tembihliyordu:“Aman Paşa, ne yap ne et Balkan’da Türklüğü böldürtme, bütün kalsın” Maalesef Bulgaristan’ın Akdeniz’e inmesini istemeyenler Balkanlar ve Rodoplar’daki Türk bölünmesini Rodoplar’ın zirvesinden sınırlayarak ikiye bölmüşlerdir. Atatürk’ün bu rüyası, hülyası Yunanistan’dan sonra Bulgaristan’ın da Avrupa Birliğine girmesiyle gerçekleşmiş sınır yerel lisanla tel kalkmıştır. Fakat maalesef Atatürkçü arkadaşlarımız daha önemli işlerle uğraştığı için 2008 yılı sonunda gerçekleşen bu sınırların kalkmasına rağmen yapılmayan Rodop yollarının farkına dahi varamamışlardır. Yunanistan Batı Trakyası ile Rodopların altı Vardar ovası birleşmiş bir ucu Tuna’da bir ucu Ege’de yeni bir alan ve oyun sahası açılmıştır. Bu sahasının sahibi Türk’tür, Nüfusu Türklerdir. Türkiyenin nüfuz alanıdır. Anadolu’nun batısındadır. Eski Panslavizim surlarıdır. Türkiye’nin Avrupa yolunda eşiğidir. Eski bir Türk yurdu ve beşiğidir. Mesela oynamaya kararlı oyuncu bulmaktadır. Bu alan bizim Batı Trakya Türk Cumhuriyeti olarak kurulan ve tanınan Avrupa’daki ilk Türk Cumhuriyetimizdir ve çok önemlidir!!! Batı Trakya ve Balkanlardaki Türklük, İslam’la özdeşiktir. Müslüman Pomak, Arnavut, Makedon, Begovil ne unsur varsa, Müslüman ise adı tektir, Türk’tür. Türk burada millet adına değil, milliyetin tarifidir. Adımızı verdiğimiz cumhuriyet merkezli bu adı tanımlamamız onun için çok zordur. Bölme parçalama uzmanı Avrupa Emperyalizmi ne yaptıysa bu konuda başarılı olamamıştır. Aynı zihniyetle çalışan Rus İzvestiya Tatar, Çeçen, İnguş, Kazak, Tükmen, Özbek, Kırgız, v.s. boy tanımlamalarıyla başarmaya çalışmış ve bizdeki cahillerin de Türki Devletler tanımlamasıyla pik yapmış bu sosyal yara İşkodra’dan, Köstence’ye her türlü saldırıya, ekonomik izolasyona, kültür ve eğitim deformasyonuna, tehcire ve zulme rağmen direnmiş, kimliğini korumayı başarabilmiştir. Milliyet bir imperior kavramdır. İmperior olmak, emperyalist olmak, sömürücü olmak demek değildir. Çokluğu bir arada huzur ve refah içerisinde tesanütle yaşatmaktır. İmperior milliyet kavramı yalnız bize has ve bize aittir. Bir sahiplik iddiasıdır. Himaye görenin problemini hissetme ve çözme becerisini ve de özverisini gösterebilme yeteneğidir. Hak terazisini, sabanın arışını ve de kılıcın kabzasını ya da silahın kundağını aynı maharetle kullanabilme cesaret ve maharetidir. İmperior milliyet bir aksiyondur. Dünyayı dar gören bir alemdar felsefesidir. İmperior milliyet bir ırka değil bir fikre iman etmedir. Dil ve din bağlaçları coğrafya sınırlarımız için yeterli bir tariftir. Derinliğini ise tarihten alır. Eni, boyu tarihi ve coğrafyası ve de derinliği belli düşüncenin neresinde olduğunuza buyurun sizler karar verin. Biliniz ki bunlar da fazilettir ve yalnızca bu yazıyı okuyabilenlerde, Alevi’si, Sünni’si ile Anadolu Maturidi’si olan sizlerde mevcuttur. Amentümüzü bozdurtmayalım, kavramlarımıza ve harsımıza sahip çıkalım. Yeni doğan bir Türk evladına orman deyince ''BALKAN'' der, nehir deyince ''TUNA'' der. Bizim ve bize ait olanları unutmayalım, unutturmayalım!!! Demir babaların, Gül babaların, Sarı Saltukların ruhları muazzez olsun. 1913 Yılında Serez’de Halkalı Ziraat Mektebi’nde okuttuğumuz besleme Ermeni Eczacı Ohannes’in sözleri bizim için çok manidardır. “Dedeleriniz altı yüz yıl sırmalı çuhalar içinde biz Hıristiyanların arasında dolaştılar. Para sizde, ihtişam sizde idi. Bütün Hıristiyanlar sizin bu muhteşem yaşayışınıza gıpta ediyorlardı. Biz Ermeniler de dahil olmak üzere sizi kıskanıyorduk. Nihayet size bir gaflet arız oldu. Vatan sevgisini unuttunuz. Birbirinizi çekemez oldunuz. Terbiyeniz bozuldu. Mazinizle olan bağlarınızı kopardınız. Nasıl bir millet olduğunuzu bile bilmiyorsunuz. Şimdi yakın bir geçmişte çuha giyen bir milletin çocukları, karşımda, sırtlarında çuvaldan elbise, ayaklarında ağaçtan takina giyerek, palyaçolar ve maskaralar gibi duruyorlar. Bu benim için zevkine doyamadığım hazlı bir seyir etme olayıdır. Sizin bu düşmeniz, bütün Hıristiyanlara eğlenceli günler yaşatmaktadır. Bugünleri de gördükleri için Tanrı’ya müteşekkirdirler Hıristiyanlar!…” Yalçın Koçak |
1430 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |