Gazetenin sahibi Madam Eleni ve başyazarı hakkında dava açılır. Madam Eleni, 5 Mart 1929 günü çıktığı ilk mahkemede, kritik kelime "Agriotera"nın "vahşi hayvan" manasına tercümesinin doğru olmadığını, bu kelimenin "Hırs" demek olduğunu söyler ve tahliyesini ister. Mahkeme, tefrikanın Darülfünün Müderrislerinden Fazıl Nazmi Bey tarafından tercüme edilmesine ve muhakemenin 11 Mart'ta devamına karar verir. 

 

11 Mart günü... Fazıl Nazmi bey, Darülfünün Kadim Yunan Tarihi Müderrisi (Profesör) olduğunu ve 53 yaşında bulunduğunu söyledikten sonra Hronika'nın 27 Şubat tarihli sayısını tetkik eder. Mahkeme başkanı sorar: 

-Yazıda "Agriotera" kelimesine tesadüf ettiniz mi? 

-Evet. 

-Kelime burada ne manaya kullanılmıştır? 

 

Nazmi bey, kelimenin kökeni ve Yunan edebiyatında nasıl kullanıldığına dair geniş izahatta bulunur ve sözü şöyle bağlar: "Bu fıkra, kelimenin ‘vahşi hayvan' manasında kullanıldığını gösteriyor. Ayrıca yazının ilerleyen kısımlarında yer alan ‘mahlukat' kelimesiyle de Türkler kastediliyor. Kurtuluş Savaşı'nı müteakip (İngiliz devlet adamı) David Lloyd George da bir nutkunda hakkımızda bu tabiri kullanmıştı." 

 

Fransızların Uzakdoğu mütehassısı Dr. A. Legendre de, bu hadiseden 9 yıl evvel yazdığı "Avrupa Nereye Gidiyor" adlı eserinde "Dünyada Bolşevikler değil, step kavimleri olan Türk ve Moğollar, medeniyet için tehlike teşkil ediyorlar" der. 

 

Bu ifadeler, onlara benzeme çabalarımıza rağmen, Batı'nın bize karşı zihin yapısını yansıtıyor. 

 

Batı, Doğu'ya karşı sadece siyasi-askeri bir zafer kazanmış değildir. Tarihte benzeri pek görülmemiş bir medeniyet olan Batı medeniyeti, tasfiye edemediği diğer medeniyetleri dönüştürerek kendine benzetmiş, kendine tabi kılmıştır. Askeri-siyasi zafer, bunun neticesidir. 

 

Doğu'nun savaşı kaybetmesinin sebebi, güçsüzlüğü ya da inancının zayıflığı değil, Batı'nın sahasında, Batı'nın silahlarıyla mücadeleye girmesidir. Ve bu hal, halen devam etmektedir. Bugün de Batı'ya karşı arayış içinde olan hareketlerin en önemli handikaplarından biri, siyaset yolu ile ciddi netice alınacağını sanmasıdır. 

 

Batı'yı kendi değerlerimiz açısından analiz etmek yanlış olur. Bizim aile yapımız çok iyi, bu bir üstünlük, ama bu, bizi dünya gücü yapmıyor. Batı'da aile ve ahlak bitmiş durumda, ama bu onu, dünya liderliğinden indirmiyor. 

 

Batı, hayatın tüm alanlarını; kadının ve erkeğin toplumdaki yerini, saati, sıfır meridyenini, iş ve tatil günlerini, takvimi, gün ve ay adlarını, geceyi ve gündüzü, kendince yeniden tanzim etti. Bu sebeple de, meselenin siyaset sahasını çok aşan, hatta metafiziğe kadar uzanan, derinliği vardır. 

 

Batı medeniyeti, hedef toplumlarda "ikilik" çıkarmakta mahirdir. Zihni reflekslerin nasıl çalıştığı, buna nereden, nasıl müdahale edilebileceği, Batı'nın daima peşinde olduğu şeydir. Peşinde olunan bir başka şey de, hedef toplum içindeki organize olmamış mikro yapılardır, yani devlet aklıdır. Türkiye'de, Ergenekon ve Balyoz'la ulaşılmaya çalışılan şey de buydu.