30 sene içinde birbirini takip eden iki dünya savaşının yarattığı maddi ve ruhi sefalet, küresel sosyal hayatın temeli olan nezaket, terbiye ve karşılıklı hürmet gibi asırların bir gelenek haline sokup devam ettirdiği ve müşterek hayata tat veren kıymetleri, temelinden sarsar. 

 

İnsanlar, aldatıldıklarının, yanlış siyasi ihtiraslara kurban edildiklerinin farkına varırlar. Bu durumu en güzel şekilde, Hindistan Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı K.P.S. Menan, 2. Dünya Savaşı'nın sona ermesinden 5 yıl sonra, 27 Kasım 1950'de yayınlanmış bir makalesinde, şöyle dile getirir: "Söylenilenlere inanmak safiyetini göstermiş ve ‘harbi bitirmek için harbettiğimize' kani olmuştuk. Daha birçok harplere çığır açmasına rağmen, Versay Barışı'nın, ‘barışa son veren barış' olduğundan şüphe bile etmiyorduk. 1. Dünya Savaşı'nı takip eden seneler içinde gerek Avrupa ve gerekse Asya, mebzul miktarda diktatör yetiştirdi. Ancak Avrupalı diktatörle Asyalı diktatör arasında mühim bir fark mevcuttu: Asyalı düpedüz milliyetçi idi, Avrupalı ise milliyetçilikle işe başlıyor sonra emperyalist kesiliyordu." 

 

Savaşların peşinden gelen devrimlerle Türkiye'nin sosyo-kültürel yapısında büyük değişiklikler olur, kabul edilen Medeni Kanun'la aileye; batılı hukuk sistemine göre ayar verilir. Eskiden alelade vaziyette olan bir takım insanlar, inkılap hareketleri içinde sivrilince, kibarlıklarının ve yükselmelerinin ilk işareti olarak hanımlarını kendilerine layık bulmamağa başlar. Bir zaman sonra bunların sayısı o kadar çoğalır ki, iki günde bir, mühim şahsiyetlerden birinin, eşini boşayarak başka bir kadın aldığı işitilmeye ve görülmeye başlanır. 

 

 

Jandarma dipçiğinin hüküm sürdüğü Tek Parti döneminden sonra gelen hürriyeti, herkes kendi hayal ölçüleri içinde değerlendirir. Halk, zincirden boşalmış gibidir, geleneksel yaşamla, yeni Batılı yaşam biçimi arasında bocalar, istikamet bulmak ve makul olmakta zorlanır. 

 

Otomobil Türkiye'ye yeni yeni girerken, gazetelerde, "Dolmuşta Bir Tecavüz Daha" başlıkları sıkça görülür. İstanbul'un en büyük meydanlarında dahi otomobil içinden uzanan iki el, kadınları Surdışı'ndaki tenha gazinolara doğru alıp gitmektedir. Bizim için otomobil sanki kadın kaçırmak için icad edilmiştir! Gazetelerde, toplu tecavüz haberleri sıkça görülür. 

 

Argo kelimeler, harpten sonra, bütün dünyada muayyen bir zümreye has bir mizah vasıtası olmaktan çıkar, her seviyede gençlik buna rağbet göstermeye başlar. Bu durum, üniversite talebesiyle sokak gavroşunu bir araya toplayan savaşın mecburi kıldığı müşterek hayatın tabii neticesidir. Kendi muhitlerine dönenler bu adetten vazgeçemezler, münevver insanlar, külhanbeylerinkinden ayrı kelimeler uydurmaya başlarlar. 

 

Öğrencilerin okula devamsızlığı had safhadadır, çare olarak Emniyet'ten yardım istenmiştir, polis; İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde kahvehaneleri, bilardo salonlarını ve gazinoları basıp talebeleri toplamaktadır. 

1930-45 yılları arasında, Avrupa'da, çocuk suçlarının büyük bir kısmının hırsızlık sahasında görülmesine mukabil, Türkiye'de, çocuk suçları; adam öldürme şeklinde kendini gösterir. Balkan Harbi, 1. Dünya Savaşı ve İstiklal Savaşı'yla yetişkin erkek nüfusunun tamamını kaybetmiş Türkiye'de, pek çok ailenin, asker kaçağı ya da eşkıya bozuntularının namus ve mala tasalluduna karşı, 13-15 yaşındaki oğlundan başka kimsesi kalmamıştır çünkü...