Bir anda bir çok ilimizde artan terör aklıma "su uyur düşman uyumaz" sözünü getirdi. Malesef açılım-çözüm vs derken biz uyuduk Türkiye Cumhuriyetine ve Türk Milletine düşman olan bölücü hainler ve işbirlikçileri uyumadı. 

 

2009 yılının Temmuz'unda İçişleri Bakanı Beşir Atalay´ın açıklamasıyla ilk önce "Kürt açılımı" ardından "demokratik açılım" adıyla başlatılan meşhur süreçte hedef, demokratikleşme yolu ile terör sorununun çözülmesiydi. Silah ve şiddetin neden olduğu çatışma ortamını ortadan kaldırarak, siyaset yoluyla diyalog, huzur ve barışı tesis etmekti.

 

Elbette bunu herkes isterdi ama hükümetin adeta oldu bittiye getirerek altyapısı hazırlanmadan, silahlar bırakılmadan, bu işin taviz vererek çözüleceğinin zannetmesi nedeniyle terör örgütü tarafından istismar edilmesine yol açtı. Teröre karşı yürütülen mücadele, böylelikle kesintiye uğratılmış, askerin ve polisin eli kolu bağlanarak meydan pkk'lı teröristlere bırakılmıştı. Yani bir anlamda taşlar bağlanmış, köpekler salınmıştı... Tıpkı gömleğin ilk düğmesinin yanlış iliklenmesi gibi, en başından itibaren atılan adımlar ve verilen tavizlere rağmen hep yanlış sonuçlar vermişti. Sözde terör bitecek, teröristler silahlarını bırakacak ve Türkiye'yi terkedecek, analar ağlamayacak, şehit cenazeleri gelmeyecek ve güzel şeyler olacaktı!!! Bu politikanın adı, "Kürt açılımı´ndan", "demokratik açılım´a", "demokratik açılım´dan", "milli birlik ve kardeşlik projesi´ne" dönüştürülmüşse de arzulanan sonuç alınamayıp tersine sonuçlar verdi.

 

Yıllardır bir çok kişi gibi gidişatın vehametini görüyor, muhtelif yazılarımızda açılımın saçılıma döneceğini yazıyorduk. Nihayetinde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da, CHP ve MHP'nin çözüm sürecine ilişkin eleştirilerinde büyük ölçüde haklı olduğunu söylemek zorunda kaldı ama artık çok geçti...

 

Elemanlarına "Türk Ordusunu yendik" propagandasını yapan örgüt, ülkeyi terketmek yerine binlerce genci dağa çıkararak kadrolarını geliştirmişti. KCK yapılanmasına indirilen darbe, teröristbaşı bebek katili Öcalan'ın isteği üzerine, gevşetilmiş örgütün şehir yapılanmasının önü açılmıştır. İl ve ilçeler KCK yapılanması aracılığıyla silah ve patlayıcı deposu haline getirildi.

 

Hüriyet gazetesinde yer alan bir haberde Berman adlı pkk.lı kadın terörist, Wall Street Journal gazetesine "Bu sürede büyüdük ve organize olduk"diyerek gerçeği gözümüze sokmuş.

 

Barış süreci döneminde pkk tarafından yerleştirilen "uyuyan bombalar" bugün asker ve polislerimizi şehit ediyor. Şehirlerarası yollar kesiliyor, sağlık ocağına asılan örgüt flaması günlerce indirilemiyor, güvenlik güçlerinin girmesini engellemek için mahalle içindeki yollara hendekler kazılıp bombalarla tuzaklanıyor, şehirler elleri silahlı teröristler tarafından rehin alınıyor, her gün birçok yerde bombalı araç veya mayınlarla saldırılar oluyor, BDP/HDP.liler utanmadan çıkıp devleti tehdit ediyorlar.

 

Diyarbakır, Lice, Silvan, Şırnak, Hakkâri Merkez, Batman'da "özyönetim" (kurtarılmış bölge) ilan eden örgüte karşı güvenlik güçleri, halka zarar vermeden, iğneyle kuyu kazar gibi kamu düzenini tesis etmeye çalışıyor. Komşumuz Suriye'de yaşananlara benzer tablolar halkı endişeye sevkederken, ekonomi alarm sinyalleri veriyor. Çözüm süreci hayaliyle geldiğimiz noktada şehit cenazeleri önünde saf tutarken analar yine ağlıyor, yine ağlıyor... Allah, askerimizi ve polisimizi düşmanların şerrinden korusun...