Sol, Amerikan Emperyalizmi'nin Türkiye'ye Demokrat Parti'yle girdiğini iddia eder. Oysa ABD'nin ülkemize kastedilen girişi, Marshall Yardımları'yla başlar, ilgili sözleşmeler ise İnönü döneminde (4 Temmuz 1948) imzalanmıştır. Ve hatta CHP, proğramı öyle sahiplenir ki; DP'nin iktidara geleceği 14 Mayıs 1950 seçimlerine 5-10 gün kala, CHP İstanbul İl Başkanı İlhami Sancar, "Bir iktidar değişikliği olursa Marshall Yardımları azalır ve hatta kesilebilir" diye halkı tehdit eder. ABD, CHP'nin bu açıklamasından rahatsız olur, İktisadi İşbirliği Türkiye Mümessili Russel Dorr, 9 Mayıs günü, "Marshall Planı, Birleşik Amerika'nın dış siyasetindeki esas prensiplerinden biridir. Yardım, Halk Partisi'ne değil, Türk Milleti'ne yapılıyor" açıklamasını yapar. 

 

Marshall Yardımları'yla eşzamanlı olarak, Türkiye üzerinde Amerikan nüfuzu dönemi ve terbiyesizlikleri başlar. Bir sürü hadise arasından bir kaç misal verelim:

29 Ekim 1954: Dört ABD'li çavuş, Cumhuriyet Bayramı günü, İzmir Denizcilik Bankası binasında asılı dev Türk bayrağını yere indirip, yırtıp, üzerinde tepinirler. Aynı günlerde Sarıyer'deki Ayayani Rum Kilisesi'nin zangocu İstefo Zisos da ABD'lilerden cesaret almış olmalı ki; parçaladığı bir Türk bayrağı ile kilisede temizlik yaparken görülür. Çavuşlar kefaletle serbest bırakılır, Rum zangoç, hapse gönderilir. 

 

6 Kasım 1959: ABD Yardım Heyeti'nde vazifeli Yarbay Allan Morrison, otomobilini, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'ndan 21 erin teşkil ettiği grubun üzerine sürer. İlgili ikili anlaşmalar gereği, Yarbay, kazaya vazifeli iken sebebiyet vermiş ise ABD mahkemesinde, aksi takdirde Türk mahkemesinde yargılanacaktır. ABD makamları, savcılığa, Morrison'un kaza sırasında "vazifeli" olduğunu bildirir ve Morrison, ABD Askeri Mahkemesi'nce yargılanır. Birkaç gün sonra, vazifeli değil, "arkadaşına gittiğini" kendisi itiraf eder. Kazada, 11 er ağır surette yaralanır, ikisinin bacakları kesilir, üçü komaya girer, biri ölür. Morrison, 1.200 dolar ceza ile serbest bırakılır. 

 

27 Mayıs 1966: Burada çalışan Türk işçilerin, Amerikan Efes-Afex Bayraklı tesislerine, kasalarla Hristiyanlık propagandası yapan kitap geldiği ihbarı üzerine, Türk Siyasi Polisi, askeri depoyu basar. Amerikalı müdür Lamberson'un "depoda böyle kitapların bulunmadığı" cevabı üzerine polis geri döner. Türk işçileri ikinci defa Siyasi Polisi arayarak "Müdürün kitapları depodan kaçırtmak için Amerikan polisine haber verdiğini" bildirirler. Amerikan polisinin depoya girmesinden bir-iki dakika sonra Türk polisi de gelir. İhbar doğrudur anca polis, Almanya'dan, askeri kanallarla gönderilmiş Hıristiyanlık kitaplarının miktarı ve isimlerini sadece tespit edip, gider. Daha sonra bu kitaplar, dağıtılmak üzere, diğer illerdeki ABD üslerine sevkedilir. 

 

29 Ağustos 1989: Altıncı Filo'ya mensup Amerikalı denizciler, Antalya'da rezalet çıkarıp kenti birbirine katar, yoldan geçen ailelere sarkıntılık ederler. Şaban Aktaş adlı vatandaş, eşini öpmeye çalışan Derek Pierce adlı askerle tartışır, Amerikalı grup, Aktaş'ı döverek hastanelik eder. Polisçe yakalanıp mahkemeye çıkarılan Pierce, serbest bırakılır. Aynı gün üç Amerikalı asker, Antalya Cumhuriyet Meydanı'ndaki Atatürk anıtına çıkarak anadan doğma soyunurlar. Askerlerden Charles Brewster, Atatürk büstünün üzerine küçük tuvaletini yapar, o da mahkemece serbest bırakılır. 

 

Bayrağa ve namusa bu kadar aleni tasallutu nasıl hazmettik, bunlara nasıl tahammül ettik? "İnsan, ihsanın (karşılıksız yardım) kuludur" ve "Türk, el açınca biter!"