Ömer ÖZKAYA
Dil kavgası
20/08/2015 Dil kavgası Haziran 18, 2015 Gök-Türkler, Miladi 6. Asır'da parçalanma tehlikesiyle sarsılınca, Çin İmparatoru yardım ve himaye teklif eder, fakat şart olarak Türkçe'nin yerine Çince'nin, Türk kıyafeti yerine Çin kıyafetinin ve Türk töresi yerine Çin töresinin kabülünü ister. Gök-Türk Hakanı şu cevabı verir: "Şimdi oğlum sarayınızda isbat-ı vücud edecek ve her sene size haraç olarak, ilahi bir asla mensup atlar takdim edilecektir. Her gün sabahtan akşama kadar sizin emirlerinizden başka bir şey dinlemeyeceğim. Fakat elbiselerimizin önlerini kesmeğe, omuzlarımızda dalgalanan saç örgülerimizi çözmeğe, dilimizi değiştirmeğe ve sizin kanunlarınızı kabul etmeğe gelince; bizim adetlerimizle an'anelerimiz o kadar eskidir ki ben şimdiye kadar bunları değiştirmeye cesaret edemedim. Bütün millet aynı kalbi taşıyor." Eski Türkler'in nazarında ana dil ve milli kültür, devletin selametinden bile üstündür. Dil alafrangalığı Ahmet Ağaoğlu, Fransa'da tahsilini bitirip döndüğü zaman memleketin ileri gelenlerinden oluşan bir sohbet meclisinde, "Türk dili sarf ve nahvine ihtiyaç var" deyince hemen bir itiraz gelir: "Arapça'dan başka hiç bir dilin sarf ve nahvi olmaz!" Her dilin kendine göre bir takım bünyevi hususiyetleri vardır. Kelimeye ait kaideler bilgisine Sarf/Gramer, cümle teşkiline ait kaideler ilmine de Nahiv/Sentaks ismi verilir. Bu kaidelerin bozulması, dilin bozulması demektir. Ders kitaplarından gramer ve sentaksın kaldırılması, Türkçe'nin kanunlarından habersiz nesiller yetişmesine sebep olmuştur. Ülkemizde 70-80 yıldır görülen dil bozukluğunun sebebi işte budur. Ana dilimizi tehdit eden iki büyük afetin biri kelime uydurmacılığı, diğeri de kaidesizlik kaideciliğidir. 1930'lu yıllarda, Türk nahvini büsbütün kaldırıp ana dilimizin milli ve tarihi bünyesini Batı dillerinin bünyesine uydurmak isteyenler dahi olmuştur. Doğu'dan olan dışarı Son 80 sene boyunca Batı medeniyetinin bir takım toplumsal ve siyasi prensipleri bizde kanunlaştırılarak devletin temel taşları haline getirildi. Dilde sadelik adı altında yabancı kelimelerin atılması güya prensip ittihaz edildi, fakat Doğu kelimeleri atılırken Batı kelimeleri tümen tümen alındı. Mesela Arapça "müderris" yerine Fransızca "profesör" denildi, "müderris muavini" yerine Almanca "doçent" kelimesi benimsendi. "Mektep" yerine "ecole"ün taklidi "okul" denildi. Müslüman Doğu'nun kültür seviyesi, Hristiyan Batı'dan üstün olduğu devirlerde Türk aydınları yalnız İslam kültürüyle iktifa etmekte haklıydı, fakat Rönesans'tan itibaren vaziyet değişmeye başladı. Şark çökmeye doğru giderken Garb yükseldi. Bizde hem Doğu, hem de Batı kültürlerinden beslenmiş yegane nesil, İkinci Meşrutiyet neslidir ve bu nesil de, 1. Dünya Savaşı ve Çanakkale muharebesinde heba olup gitmiştir. İşte bu neslin hebasından doğan boşlukta dil alafrangalığının ilk müteşebbisi devlettir, devlet kanunları, dil kanunlarını hükümsüz bırakmıştır Ömer Özkaya / Güneş Gazetesi |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Oyunu anlayamamak - 08/03/2016 |
Oyunu anlayamamak |
Dünyanın bir ahlak hareketine ihtiyacı var - 01/03/2016 |
Dünyanın bir ahlak hareketine ihtiyacı var |
12 Mart Muhtırası - 07/02/2016 |
12 Mart Muhtırası |
Parçalanmışlık - 02/02/2016 |
Parçalanmışlık |
ABD’ye Devredilişimiz - 26/01/2016 |
ABD’ye Devredilişimiz |
Yönlendirme - 21/01/2016 |
Yönlendirme |
Tilki Uygarlığı - 17/01/2016 |
Tilki Uygarlığı |
Öngörmek - 13/01/2016 |
Öngörmek |
Olaylarla Esir Alınmak - 22/12/2015 |
Olaylarla Esir Alınmak |
Devamı |