Ömer ÖZKAYA
Alman ticaretinin sırları
20/08/2015 Alman ticaretinin sırları Haziran 15, 2015 "Alman Mucizesi"nin temelinde, Alman halkının ve şirketlerinin, ekonomide devlet müdahalelerine "açık" olmaları kültürü yatar. 2. Dünya Savaşı'ndan hemen sonra Almanlar, devletlerine güvendiler, üretkenlik artışı sağlanana dek düşük ücretle çalışmaya razı oldular. Hammadde ithalatına ve pazara bağımlı olan Almanya, 1934 yılından beri, hedef ülkelerde, ekonomik propaganda ve ekonomik genişleme faaliyetlerini, kültür propagandası ve kültürel genişleme ile birlikte eş zamanlı olarak yapar. Yurtdışındaki sözde "kültürel" Alman vakıfları, Alman ekonomik derinleşmesinin hizmetindedir. Büyük ihracat farkı İşgal altında ve istikrarsızlık içindeki Afganistan, Irak, Libya gibi ülkeler, Alman şirketleri için yeni yatırım fırsatları yaratır. Bu ülkelerin; elektrik, su ve kanalizasyon şebekelerini kurmak, yani doğru dürüst bir altyapıya sahip olmak için teknik uzmanlığa ve mühendislik bilgisine ihtiyaçları vardır. Alman şirketleri bu alanda iyiler ve aranılan şirketlerdir. Orta ölçekli Alman şirketleri, yetersiz altyapı, riskli ortam ve hukuki güvensizliğin olduğu ülkelere, kime güvenebileceğini kestirmek oldukça zor olduğu için, gitmezler. Ancak büyük şirketler müstesna. Örneğin kimya devi BASF'a bağlı Wintershall 1958'den bu yana Libya'dadır. 1 milyar 300 milyon nüfusa sahip Çin'in 16/1'i kadar nüfusa (82 Milyon) sahip olmasına rağmen Almanya, Çin'den sonra dünyanın en büyük ikinci ihracatçısı. Türkiye'nin nüfusuyla Almanya nüfusu ise birbirine çok yakın. Ancak yapılan ihracatlar arasında büyük uçurum var. 75 Milyonluk Türkiye'nin 1 yılda yaptığı ihracatın tamamını, Almanya sadece 1 ayda yapıyor. Almanya "ekonomik" ve "stratejik" değeri yüksek mallar üretiyor. Almanya'nın iki düşmanı Almanya, ihracatını riske atmamak için "tepkisizliği" tercih eder, hedef pazar ülkenin yönetim şekli ya da buradaki insan hakları ihlallerini asla görmez ve gündeme getirmez. Avrupa Birliği'nin kuruluş ve işleyiş sistemi sayesinde, diğer aktörlerin önüne yüksek duvarlar örülürken, birliğe üye ülkeler Almanya'nın açık pazarı durumundadır. Almanya halen ihracatının büyük bölümünü, AB'deki ortaklarına yapıyor. Almanya, hedef pazar ülkelerde şunların var olup olmadığına bakar, yok ise sağlanmasını ister, fonladığı STK'lar ve basın vasıtasıyla bu talepler sürekli gündemde tutulur: "Yabancı yatırımcıyı koruyan hukuki reformların yapılması, Yolsuzlukla mücadele edilmesi, İhalelerin şeffaflaştırılması, Bürokrasinin hafifletilmesi, Piyasalara girişin kolaylaştırılması." "Masum" ve "faydalı" bu şartların sağlanması o ülke için de gerekli olmakla beraber, aslında; rekabet gücü, deneyimi, ekonomik yapısı, hammadde ve pazara ulaşımı daha sağlam olan Alman şirketlerine, yerel şirketlere karşı, daha yüksek fayda sağlar. ABD'nin ardından dünyada en fazla altın rezervine sahip ülke olan Almanya'nın 3 bin 400 ton altın rezervinin 1036 tonu vatan topraklarında, gerisi yurtdışındadır. 2. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Almanya'nın altınlarının 1531 tonu Amerikan Fed'te, 445 tonu İngiliz BoE'de, 374 tonu ise Fransız Merkez Bankası'nda adeta rehin. Ömer Özkaya / Güneş Gazetesi |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Oyunu anlayamamak - 08/03/2016 |
Oyunu anlayamamak |
Dünyanın bir ahlak hareketine ihtiyacı var - 01/03/2016 |
Dünyanın bir ahlak hareketine ihtiyacı var |
12 Mart Muhtırası - 07/02/2016 |
12 Mart Muhtırası |
Parçalanmışlık - 02/02/2016 |
Parçalanmışlık |
ABD’ye Devredilişimiz - 26/01/2016 |
ABD’ye Devredilişimiz |
Yönlendirme - 21/01/2016 |
Yönlendirme |
Tilki Uygarlığı - 17/01/2016 |
Tilki Uygarlığı |
Öngörmek - 13/01/2016 |
Öngörmek |
Olaylarla Esir Alınmak - 22/12/2015 |
Olaylarla Esir Alınmak |
Devamı |