Ömer ÖZKAYA
Devlet Sözü
20/08/2015 Devlet Sözü Haziran 8, 2015 Osmanlı-Yunan Savaşı'ndan hemen öncedir. Sultan Hamid, harb kararı için Vükela Meclisi'ni toplamıştır. Ordu Kumandanı Rıza Paşa, harbe hazırlık için acilen 200 bin altın ister. Maliye Bakanı Nazif Paşa ayağa kalkar: "Para hazır... Memleketin böyle günlerini düşünerek sakladığım ihtiyat akçesinden bu parayı veririm" der. Sadrazam Halil Rıfat Paşa, Padişah'a "Maliye Nazırı kullarının işbu vatanperverane ihtiyatından dolayı taltifini..." arzeder. Sultan Hamid, Maliye Bakanı'na imtiyaz nişanı verir, bir hafta sonra da, bir devlet başkanının yapması gerekeni yapar. Sait Paşa ne olduğunu şöyle anlatır: "Zat-ı Şahane, Maliye Bakanı'nın bu parayı biriktirdiğinden haberdar değildi. Kendisi altının kudretini bilirdi. Bu paranın, bir ihtilal ya da kendisini tahttan indirmede kullanılabileceğini hesapladı." Maliye Bakanı, ihtiyatlı davranmasından dolayı ödüllendirilir ancak devletten habersiz bu faaliyetinden dolayı, göğsünde imtiyaz nişanı, Sivas Valiliği göreviyle, başkentten uzaklaştırılır. Devlet arabası yürüsün Sene 1880... Ahmet Vefik Paşa'nın Bursa Valiliği yılları... Şehrin ana yolları, dini değerler izafe edilen bazı yapılar ve EŞRAF'ın işgali altındadır. Konaklarının etrafından geçen yolları çıkmaz sokak haline getiren şehrin ileri gelenlerini önleyecek kuvvet yoktur. Öncekilere benzemeyen Vali Ahmet Vefik Paşa, yıkmaya karar verdiği sokağı çıkmaz hale getiren duvar ya da yapının üzerine makam arabasını sürer, son noktaya gelince şu emri verirmiş: "Bu, Yüce Osmanlı Devleti'nin makam arabasıdır. Devlet arabası geri döner mi? Geri dönerse devletin haysiyet ve itibarı sarsılır! Yıkın şu duvarı da DEVLET ARABASI yürüsün!" Bu ülkede ne zaman ki sürücüsünü bulan devlet arabası, halk yararına, yol kesenleri devirmişse, geriye ne kaldıysa işte bu cesaretli dönemlerden kalmıştır. "Söz yerde kalmasın" Yavuz Sultan Selim, Sadrazamı Koca Mustafa Paşa'nın, taht ateşiyle yanıp tutuşan Şehzade Ahmet ile gizli münasebetini ve bazı isyanlarda parmağı olduğunu öğrenir. Koca Mustafa Paşa'ya olan öfkesi, onun idamından sonra da sönmez ve onun adını taşıyan cami ve imareti de yıktırmak üzere emir verir. Camiyi yıkmaya gelenler, bazı olağanüstü hallerle karşılaşır, geri dönerler. Anlatılanlara sinirlenen Yavuz Selim "Kendim varayım ve onu yerle bir edeyim" der. Oraya vardığında, caminin avlusunda medreseleri olan Sümbül Efendi çıkar karşısına, rivayete göre; atının ayakları, dizlerine kadar yere batar, hata ettiğini anlar ve niyetinden vazgeçer. Maksadını gizlemeye çalışsa da Sümbül Efendi anlar, "Padişahların fermanlarını yerine getirmek gerekir. Sizin sözünüz, devlet sözüdür. Hiç olmazsa medreselerin bacalarından bir kaçını yıkın ki, devletin sözü yerde kalmasın" der. Bir kaç baca yıkılır. "Hakiki" olanın önünü kapatırsanız, meydan; devletin başına bela olacak olan "sahte"ye kalır. Ömer Özkaya / Güneş Gazetesi |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Oyunu anlayamamak - 08/03/2016 |
Oyunu anlayamamak |
Dünyanın bir ahlak hareketine ihtiyacı var - 01/03/2016 |
Dünyanın bir ahlak hareketine ihtiyacı var |
12 Mart Muhtırası - 07/02/2016 |
12 Mart Muhtırası |
Parçalanmışlık - 02/02/2016 |
Parçalanmışlık |
ABD’ye Devredilişimiz - 26/01/2016 |
ABD’ye Devredilişimiz |
Yönlendirme - 21/01/2016 |
Yönlendirme |
Tilki Uygarlığı - 17/01/2016 |
Tilki Uygarlığı |
Öngörmek - 13/01/2016 |
Öngörmek |
Olaylarla Esir Alınmak - 22/12/2015 |
Olaylarla Esir Alınmak |
Devamı |