Hasan ÖZKAN
hasanozkan84@gmail.com
1913 Batı Trakya Türk Cumhuriyeti Yazı Dizisi – 4
25/05/2015 1913 Batı Trakya Türk Cumhuriyeti Yazı Dizisi - 4 4- Balkan Harbi Sonunda Batı Trakya Meselesi Başlıyor
Balkan savaşları hakkında detaylı konulara girmek bu yazı dizisinin konusunun biraz dağılmasına sebep olabileceği için, sevgili okurlarımız tarih kitaplarından arzu ederlerse Balkan savaşlarının detaylarını inceleyebilirler. Felaketli Balkan harbinin sonunda, cüret ve cesaretle başarılan bir ilerleme neticesinde, Doğu Trakya'nın ve Edirne'nin, büyük Avrupa devletlerinin muhalefetlerine rağmen kurtarılması, İttihat ve Terakki Cemiyeti, bilhassa, bu fikir ve hareketin liderleri Talat, Enver ve Cemal Beyler için, cidden milli başarı olmuştu. Bununla beraber, bu başarının, bu üç zatı, hükumet ve devlet içinde müstesna ve her tehlikeli kararı kendi kendilerine verdirecek bir mevkiye çıkarmış olduğunu ve memleket içinde, onları her türlü kontrolün dışında ve üstünde bir kudret ve selahiyet sahibi yaptığını da görmemek kabil değildir. Diğer taraftan Edirne'nin kurtuluşu, Türk milletine, sırf kendi kuvvetine dayanarak, büyük devletlerin karar ve muhalefetlerine rağmen, büyük milli davaların başarı ile neticelenebileceğini göstermiş olması bakımından da hiçbir vakit unutulmaması gereken bir hadisedir. Eski Bulgar toprağı içinde akınlar yapan müfrezemizin Edirne'ye dönüşünden sonra, Batı Trakya'da, Bulgar çetelerinin Türklere zulüm ve tecavüzlerde bulunduklarına dair raporlar gelmeye başlamıştı. 10 Ağustos 1913 günü Bükreş Andlaşması adı ile anılan Balkan devletleri barış andlaşmasına göre Batı Trakya'yı Bulgarlara bırakmak zorunda kalan ve Edirne'nin kurtuluşu sıralarında buralarını ellerinde tutan Yunanlılar, Trakya'nın Bulgarlara tesliminde mümkün olduğu kadar güçlük çıkarmaya ve Batı Trakya işlerine Osmanlı devletinin de karışmasını sağlamaya çalışıyorlardı. Diğer taraftan, Türk umumi efkarı da, Doğu Trakya'nın kurtulduğu günlerde, yüzde seksen beşi Türk olan Batı Trakya'nın mukadderatını da ciddi olarak düşünmeye başlamıştı. Osmanlı devleti ise, Müdye-Enez hattını geçerken Meriç nehrinin batısına geçmek niyetinde olmadığını devletlere bildirmiş olduğundan, Batı Trakya'da bir Türk müdahalesi için çok elverişli gibi görünen duruma rağmen, bu kararından ayrılmak istemiyordu. Bununla beraber, Babıali, Batı Trakya'da Bulgar zulüm ve tecavüzüne uğramakta olan ahaliyi korumak için bu bölgeye bazı ufak birlikler gönderilirse bunun, Meriç'i batıya geçme manasına alınmamasını, 19 Ağustos 1913 de Avrupa merkezlerindeki elçilerine haber vermek lüzumunu duymuştu. Gerçekte, Batı Trakya'dan, Bulgar çetelerinin Türklere zulüm ve tecavüz yapmakta olduklarına dair huduttan raporlar alınınca, Edirne'de bulunan ve Edirne'nin kurtarılmasından sonra Bulgar topraklarına girmiş olan Hurşit Paşa kolordusu emrindeki akıncı müfrezesinden 116 kişilik bir çete, kolordu kurmay başkanı Enver Bey'in emir ve talimatiyle, Edirne'den Ortaköy üzerine gönderildi. Enver Bey'in, bu çeteye müracaat edecekleri ordu birliklerinden yiyecek ve cephane verilmesine dair açık emri bulunuyordu. Batı Trakya'ya, 15 Ağustos 1913 de giren bu akıncı müfrezesi, Umum Çeteler Kumandanı Eşref Kuşçubaşı'nın emrinde idi. Müfrezede Eşref'den başka 15 subay ve 100 seçme er vardı. Batı Trakya'ya ilk giren 116 kişilik Eşref Bey çetesinde bulunan subay ve çete kapdanları şunlardı: Eşref Kuşçubaşı, kardeşi Hacı Sami, Kafkasyalı İbrahim Cihangiroğlu, Yüzbaşı İlyas (rahmetli General), Üsteğmen Ömer Lütfi (Emekli Tğb. Lütfi Suman), Teğmen Besim, Beşiktaşlı Kemal, Ahmet Kapdan (Eşref'in küçük kardeşi), Çakır Efe, Tatar Hasan, Giritli İsmail Kapdan, Çerkez Sait Kapdan, Mamaka Mustafa Kapdan. Müfreze, Ortaköy'den sonra Papazköy civarında, bin iki yüz kişilik Bulgar Domuzciyef çetesi tarafından vahşice şehit edilmiş 400 Türk'ün cesetleriyle karşılaşmıştı. Bu facianın faillerini yakalayıp cezalandırmak üzere, müfreze, kendiliğinden, Koşukavak üzerine yürümeye karar verdi. Ertesi günü (16 Ağustos 1913), Koşukavak önlerindeki çarpışmada, Bulgar çetesinden 83 er ve Domuzciyef'le birlikte beş subay ve altı kaptan esir edilmiş, üst tarafı dağıtılmış ve yok edilmişti. Bulgar çetesinden alınan 1200 tüfekle Koşukavak'ta yerlilerden, bir milli tabur kurulmuş ve Kamber Ağa isminde bir zat Koşukavak hükümet reisi tayin olunmuştu. Koşukavak muharebesinde, bizden de, Teğmen Nişantaşlı Sıtkı Bey isminde genç ve kahraman bir subayımız şehit düşmüştü. Bu yazı dizisi vesilesi ile de kendisine Allah'dan rahmet dileriz. Akıncı müfrezemiz, Koşukavak'da da durmayarak, ilerlemiş ve Mestanlı'yı (18 Ağustos) muharebesiz, Kırcaali'yi ise (19 Ağustos 1913) bir Bulgar suvari alayı ile yapılan muvaffakiyetli, kısa bir muharebeden sonra ele geçirmişti. Kırcaali'de de, Talat Bey'in dayısı Emin Ağa ve Mustafa Bey'in yardımları ile 600 kişilik bir milli birlik meydana getirilmiş, Mestanlı ve Kırcaali'de de yerli hükümet reisleri tayin olunarak, akıncı müfrezesinin işgal ettiği üç kazada, asayiş sağlanmıştı. Koşukavak, Mestanlı ve Kırcaali kazaları, yalnız, "Umum Çeteler Kumandanı" sıfatiyle Eşref müfrezesi tarafından işgal ve idare altına alınmıştı. Bundan sonra Batı Trakya hadiselerinde yeni bir safhanın başladığını görüyoruz. Eşref müfrezesinin Koşukavak'tan sonra Mestanlı ve Kırcaali'yi de işgal etmesi, Başkumandanlık Vekaletince tasvip edilmemiş ve Enver Bey müfrezeye istemeyerek şu emri vermişti: "Koşukavak'tan daha ileri gitmenize muvafakat edilmiyor. Vaziyeti hazıra icabı, belki, çekilmek icabedeceğinden harekete amade bulunmanız lazımdır (19 Ağustos 1913)- Sol Cenah Erkanı Harbiye Reisi Kaymakam Enver." Bu telgrafın, müfrezenin olduğu yerde durması için kesin bir emir olmadığı meydandadır. Yalnız, üst makamın, müfrezenin daha ileri gitmesine rıza göstermediğini söylemekle beraber, asıl, müfrezeni doğrudan doğruya amiri olan Enver Bey'in kendi kararı açıklanmamıştır. Bu tereddüt, müfreze kumandanının şahsi karar ve hareketine bir açık kapı bırakıyordu. Bununla beraber, müfreze kumandanı, Koşukavak, Mestanlı ve Kırcaali'den daha ilerisi için, yani bütün Batı Trakya'nın işgal ve idaresi için yeni kuvvetlere lüzum olacağını anlamış, gerek bu kuvvetleri sağlamak ve gerek Enver Beyle görüşmek için Ortaköy'e gitmiştir. Batı Trakya'da, Kırcaali'den sonra yapılacak işler üzerine görüşmek ve yeni emir ve talimat almak lazım geliyordu...
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
1913 Batı Trakya Türk Cumhuriyeti Yazı Dizisi - 5 - 21/01/2016 |
5- Batı Trakya Kurtarılıyor |
1913 Batı Trakya Türk Cumhuriyeti Yazı Dizisi – 3 - 19/05/2015 |
3- Balkan Harbi’ne Doğru Rumeli’de Durum |
1913 Batı Trakya Türk Cumhuriyeti Yazı Dizisi – 2 - 11/05/2015 |
Osmanlı Hükümeti 1911 yıllarında Avrupa’da genellikle görüldüğü gibi politik ve askeri istihbarat ve casusluk faaliyetleri için tek bir teşkilat oluşturmamıştı. |
1913 Batı Trakya Türk Cumhuriyeti Yazı Dizisi - 04/05/2015 |
Önsöz |