Gelde Yazma...

Adam ; Çanakkale savaşının 100. Yıldönümüne yüz yıl evvel Alman gemileri Goeben ve Breslau'yu Çanakkale girişine kadar kovalayan Bulwork zırhlısının yeni versiyonu ile geliyor. Ne demek istiyor? Düşünen yok, çünkü öyle eğitilmediler, öğretilmediler, Obskürantizm heyulasının ürünleri düşünme özürlü ve ve idraktan noksan ürünler çıkarır, şekil 1A'daki gibi.

Anası da gelmişti ne Abdullah Gül'e taktığı Kraliçeye hizmet edenlere verilen CNG madalyasını, ne de konakladığı savaş gemisini, ne de pasaportsuz gelişini konuşmadık, yazmadılar. Elbisesi ve şapkası çok şıktı, camide huşu ile Kuran dinledi, girerkende saygıdan ayakkabılarını çıkardı. Pes YAHU. Pespaye basın, satılmış sayfa sütunlar, kiralık kalemler. Aynı terane devam ediyor.

Şimdi konuşuluyor II. Dünya savaşını Almanlar kazanmak üzereydi İsrail'in kurulma tavizi üzerine Yahudi lobisi ABD'yi savaşa sokarak Almanya'nın yenilenmesine sebep oldu v.s.

Peki 1. Dünya savaşında İngiliz'in Bulwork gemisi Çanakkale'ye kadar 2 Alman gemisini kovaladı mı ? takip etti mi? yoksa seremonisel bir konvoy muydular. Kaçan ve kovalayan senaryosuyla kandırılan, aldatılan bir koca millet mi vardı, hedeflerinde.

Osmanlıyı savaşa sokmak için bahane üretmek sebep çıkarmak, fiil yaptırmak lazımdı?

- Çanakkale'den Goeben ve Breslau adıyla giren 2 gemi İstanbul'da Yavuz ve Midilli oldu, bayrak çekti, fes taktı ve gitti hem de Kırım' da ki bir Türk şehrini Sivastopolu bombaladı. Topun başında ki Alman subayın kafasında kırmızı fes vardı, Bombaların düştüğü mahallede kırmızı feslilerin mahallesiydi, yani bizim, yani müslüman Türklerin mahallesiydi??.

İste Osmanlı'ya savaş açmak için bahane ortaya çıkmıştı.

- Saddam'ın Kuveyt'e saldırtılması gibi,

- Esad'ın isyancılara kimyasal kullandı bahanesi gibi

- Kaddafi'nin terör destekçisi sayılması gibi " oysa sakallı, maşlahlı teröristlerin hangi kamplarda nasıl yetiştirildiğini cümle alem biliyor."

Kurdun; derenin alt kısmında su içen kuzuya suyumu kirletiyorsun bahanesi türünden sebep üretme, meşrui zemini hazırlama manevraları denir bu aşamalara.

Oyuna gelmeyeceksin, istihbarat, bilgi ve Analiz gücü buralarda işe yaramalı. Kendi ülkende istihbarat fitneyi, kendi elçiliğindeki ise ahlaksızlığı, yozlaşmayı özendirir, Dil bilmez zavallı ne yazacak şekil 2 B de olduğu gibi, et yiyeni.

Gelelim 1890 yılında maceralı ama çok şerefli bir Uzak doğu yolculuğu yapan Ertuğrul Fırkateynimizin hazin yolculuğu ve misyonuna.

Giderken uğradığı limanlar ve karşılamalar, yüzlerce kilometre yoldan yalın ayak gelip limanda hilafet gemisinin halatını öpen on binlerce insan, özlem, heyecan, bağlılık; bir emekli amiralimizin yazdığı kitaptan bunları öğreniyoruz. Götürdüğü kıymetli mücevherli imtiyaz nişanı (Bu ne imtiyazı idi, hangi üniversitemiz ve akademisyenimiz bu konuyu tez olarak çalıştı???), bir döküm çeşme ve Alamet adlı güneşe göre vakti bilip ezan okuyan ve kendi etrafında dönen bir semazeni olan robot. Asimo ne imiş? Japonlar ancak beş yıl sonra dakikayı da gösteren saati yapabildiler. Alametin, kerameti diyelim.

Türk-Japon ilişkilerine Japon İmparatoru Komeli'nin yeğeninin İstanbul'u ziyareti esnasında saray gelenekleri dışında bir protokol uygulayarak garbın elçilerini şaşırtan Abdülhamit han " Batıya Alternatif düşünürken, düşürüldü??"

7. Genel Başkanlığını yapma şerefini duyduğum Demokrat Partinin 2. Genel başkanı Adnan MENDERES Avrupa ve Batıya "çok oldunuz" deyip Rusya'ya döndükten sonra Batılı Oryantalistlerin uzantılarınca acımasızca idam edildi.

Rahmetli arkadaşım Özdemir SABANCI Japonlarla Toyota'yı Adapazarı'na; yani Türkiye'ye Japon sermayesi ve sanayisini getirdikten sonra hunharca katledildi.

Biz bu olayların arkasını okumadığımız, okuyamadığımız, aramadığımız müddetçe adam olamayacağız, iki yakamız bir araya gelmeyecek. Tarih de bizden hesap soracak, torunlarda.

125 yıl olmuş bir Ertuğrul yapmamışız adam Bulwork ‘unu yaşatıyor, yetmiyor birde Amiral elbisesi ile ortalıkta geziniyor. Bu ritüellerin derin anlamları var, kim anlaya!. İdrak gözümüzü kaybettirdiler, İsyan ve itiraz özümüzü çaldılar.

Japon'larla ortak bir okul gemisi yapalım adı da Ertuğrul olsun; senede iki sefer Tokyo-İstanbul gitsin, gelsin aynı gemide 200 subay biz, 200 subay öğrenci onlar koysun ortak eğitim yapalım. O sularda bayrak gezdirelim.

Benim denizcilerimde Hindi, Pasifiki, Çin denizini keşfetsin. Ertuğrul'da ruhu da misyonu da yaşasın.

İşte Akıl

Nerede irade...