Batı 13. Asırdan beri düşünce dünyamıza tahakküme başlayalı, eğitim müfredatımızı neyi bilip bilemeyeceğimize karar verici olalı beri, bizde imam-ı Maturidi'nin akıl şartı ve akli yolunu terk edeli beri esas kaybımız idrak gücümüz. Bakıyoruz görmüyoruz, okuyoruz anlamıyoruz, Yürüyoruz yol almıyoruz,

Soluk alıyoruz yaşamıyoruz, Her şeyimiz var, mutlu olamıyoruz.

Bizi kâinatın efendisi yapan idrak'ten noksan kaldığımızı dahi fark edemiyoruz.

Kâbe'nin dünya üzerinde ki konumu, Altın Oranı, Mısırda ki Sfenksin Doğuya bakan yüzü ve gösterdiği Beytullah, mana âleminin manyetik kutbu, Hac'cımızın duygu yoğunluğumuzun zirve yaptığı sanki arzın merkezinden, semasının yedi katına erişimin Manevi rampasının olduğu mübarek belde ve makam Kâbe. Beş vakit yüzümüzü döndüğümüz Beytullah. Dün Ebu Cehilin, bu gün Ebu Cahilin beldesi Mekke.

Bilirmisiniz İslam öncesinde de Kâbe'den geçinenler vardı, Ebu Cehil ve Ebu Leheb düzenlerini bozduğu için Peygamberimize karşı durmuşlar, inkârcısı olmuşlardı.

Kabileleri yıllarca Kâbe'den geçiniyorlardı nasıl olurdu bir anda her şeyden vazgeçe bilirler miydi?

İttihat ve Terakkinin de başka bir yoğurt yeme tarzı olduğunu kaçımız biliyor.

Mekke'den Konya'ya getirilen 40 vagon Toprak ile ne yapılmak isteniyordu?

İttihatçılar Kabe'yi de söküp Konya'ya taşıyamadılar ama bir aklı evvel Belediye Başkanı Âlemin Kutsalını, Beytullah'ı (Hürmeten Allahın Evini) Üsküdar'a taşımış, yok taklidini yapmış. Başkan aklın başında mı senin O evin taklidini nasıl yaparsın. Taklidi imanınız ve imamınız Eşari işte sizleri buralara getirdi. Tevbe ediniz ve Mevla'ya dönünüz. Allah(c.c) taksiratlarınızı affetsin...

Yalçın Koçak-24.04.2015