Ufuk SÜSLÜ
Zoraki oyuna dâhil olmak.
16/03/2015 Zoraki oyuna dâhil olmak. Kurallarını koymadığınız bir oyunda, zarara uğramanız işten bile değildir. 70 yıl önce ABD`nin New Hemisphare eyaletin de Bretton Woods kentinde günümüzü etkileyecek ama içinde bizlerin (özellikle Orta Doğu, Balkanlar ve Asya'nın) olmadığı bir uluslararası toplantı yapılmıştı. II. Dünya savaşının külleri hala havada uçuşurken Batı ve ABD li oyun kurucular küresel siyasetlerinin vazgeçilmez ilkelerini belirliyorlardı. Küresel yıkımın ayak sesleri 1648 Westphalia antlaşmasından beri duyulmaktaydı. 17. Yüzyılda Osmanlı duraklamış, Endülüs ise zaten bitmişti. Milliyetçilik ve uluslararası sistemin ilk kaleme alınışı bu antlaşmada olmuştur. Teritoryal (ulus) devletlerden bahsediliyordu. Fransız devrimi ve 1815 Viyana konseyi beklenen Avrupa uyumunu sağlayacak adımları oluşturmuştu. Uluslararası ilk örgütler (küresel) kurulmaya başlandı. 1818 de Alman devletçikleri Zollverein gümrük birliği ile bir araya gelmişler ve 1935 de milli birlik oluşturarak Almanya'nın temellerini atmışlardı. Avrupa birliğinin ve uyumunun fikir babaları Gilpin, Mitrany, Duverger, Karl Deutsh gibi düşünürlerdir. Bunların dayandığı felsefe ise ya liberalizm ya da realizmdir. Kısaca Batı medeniyetinin kurulduğu sistemin iki temelini uyuşmacılık ve anarşi oluşturmaktadır. Bu zıt akımı Batı çok iyi bir teknikle kullanabilmektedir. Liberalizmi (soft power-yumuşak güç olarak) ekonomik boyutta IMF, WTO, OECD gibi, realizmi ise güvenlik ve savunma boyutunda NATO ve BAB gibi oluşturduğu küresel güçlerle/örgütlerle kullanmaktadır. Uluslarüstülük kuramının babası Ernest B. Haas`tır. Haas kuramını oluşturan birincil siyaset sahalarının güvenlik ve savunma ile dış politikada etkili olduğunu, ikincil alanın ise daha çok ekonomik ve teknik konuların da olduğunu söyler. Bu alan liberalistlerin alanıdır. Kural (kral) benim!.. Günümüz de uluslararası geçerli tüm ekonomik kurallar Batı` nın eseridir. Yazımın başında belirttiğim Bretton Woods anlaşmasında görüşülen konu, Birleşmiş Milletler ve paranın finansmanıyla ilgiliydi. Çok değil bir yılsonunda BM kurulmuştu bile, hatta ardından IMF ve IBRT de kuruldu 1947 de GATT da kuruldu. Böylece küresel oyunun köşe taşları inşa edilmişti. Artık dünya ekonomisine istedikleri gibi şekil verebileceklerdi. Kral onlardı artık! Kapitalist modelin bu küresel aktörlerinin bir ana ilkesi/dayanağı vardır; "begger thy neighbor" (komşunu zarara uğrat) politikası. Roma hukuk, Hıristiyan ahlakı ve Püriten-Yahudi kabalasının ürünü olan Batı`nın etik sınırları bu şekilde belirlenmiştir. Bu politika nedir? Görelim; ülkesinin üretim ve istihdam durumunu korumak/arttırmak amaçlı olarak, ithalatı kısıtlayıcı önlemler ve devalüasyonlar (kur ayarlaması) bir yandan toplam talebi ithal mallardan yurt içine kaydırması diğer yandan da ihracatı arttırması sonucu, sana güvenen müttefiklerinde/komşularında veya ticaret ortaklarında dış ticaret açığı oluşturmak ve işsizliğe yol açmak eylemidir. Şimdi son zamanlarda ( ve daha önceden de) meydana gelen ekonomik, ticari ve her neyse, analizini varın siz yapın. Dolar neden 2,60 bandını geçti? Şimdi dilimizin döndüğünce cevap verelim, elbette kısa çözüm ipuçlarını da vererek. BIG MAG ENDEKSİ! Seçime haftalar kala dövizde/dolarda olanlar Türk kamuoyunca sıkıntı ve endişeyle izleniyor. Döviz piyasasının resmi işlemlerinin icra edildiği yer olan TC MB'ı gözetimindeki döviz ve efektif piyasalar ile Bankalar arası döviz piyasaları sıkıntı içindeler. Serbest piyasada ise bu durum daha çok spekülatif seyreder ve komisyoncuların işine gelen bir ortam yaratır. İşte bu durumda Hedging (kur riskinden kaçınma) olanağı ne derece güvence altındadır bilinmiyor. Ani bir düşüş ve dalgalanma yeni dolar zedeler doğurabilir. Bu istenmeyen bir durumdur. Malum döviz piyasaları örgütsüz piyasalardır. OTC ( over the counter-tezgâh üstü işlem) için resmiyette ne yapılabilir? Sorusuna kim cevap verecek tam olarak belli değildir. Muğlak bir işlem, açık ve dalgalı denizde yelkensiz dolaşmak gibidir. Bu olumsuzlukların yanında brokerler ve dealerlar (tacirler) de vardır ki bunların etkileri ölçülemez varlıklar oluşturan spesifik fonksiyonlara sahiptirler. Dünya döviz piyasası 24 saat hiç kapanmayan bir piyasadır. Tüm dünya da 9 ayrı coğrafyada/saat diliminde bir piyasadan bahsediyoruz. TCMB `ı dolara müdahale ederken bu gücün karşısında ne yapabilir bir düşünün? İlk piyasa Yeni Zelanda da, ardından Avustralya, Tokyo, Hong Kong, Singapur, Dubai, Orta ABD de açılır. En son Türkiye saatiyle saat 15.30 da ABD (Wall Street) piyasası açılır. 24 saat hiç durmadan işlem yapan bir sistem düşünün, işte ufak bir kelebek etkisinin nelere yol açacağını da görmüş olduk. Döviz kotasyonu meselesine gelince, sistemi ABD kurmuş ve belirliyor. Böylece TCMB `nın spread adı verilen bir durumda kur marjını belirlemedeki etkisi ne olabilir yine siz karar verin. Şu an dolar reel olarak 2,40 gibi görünüyor. ABD enflasyon 0.40 iken Türkiye de % 8 seviyesindedir. TL nin nasıl bir etkiyle ringe çıktığında aldığı darbeyi buradan ölçebilirsiniz. Ama arada ki % 7,6 lik farktan kimler rantçılık yapıyor bilemiyoruz (?). İlginç olan bir diğer durumda doların dünyada ki gücünü ölçen 2 endeksin adıdır; Big Mag ve Ipod endeksleri. Big Mag`i anlattığımda bazı nedenleri görebilirsiniz. Fakat korkmayın bu sadece bir varsayım (mı? acaba). Ürün sepetinde dünyanın her yerinde satılan Mag Donald`ın Big Mag`i, tüm dünyanın ekonomik kaderiyle oynayan bir modelin ölçüm endeksi sıfatını taşıyan tek üründür. Bu ölçüt, doların her ülkede aynı değer mal ve hizmetten satın alınacağı düşüncesinden doğmuştur ve tutmuştur. Türkiye de doların yakın geleceği ile ilgili bir hesap yapalım. Hesabımız da bu endeksi kullanacağız (bu hesap uluslararası ekonomi politik derslerinde okutuluyor). Big Mag Türkiye de 13 TL, ABD de ise 4 dolar. Böldüğünüzde Türkiye`de ki Big Mag endeksine göre olması gereken dolar kurunu görürsünüz yani; 1 dolar = 3,2 TL. Demedi demeyin, sevgili müttefikimiz bunu yapar mı yapar! Benden demesi. Devam ediyoruz, birde arbitrajlar ve spekülasyonlar var. Buraları satımcı (dealer) ve brokerlerin sahasıdır. Türk halkında para yok gibi, yastık altında var olanları da toplamışlardı! Peki, bu kadar arbitrajı ve komisyonu kim veya kimler yemiş olabilir? Bulls and Bears; evet boğalar ve ayılar yani Uluslar üstü finans kurumları. Parayla para kazananların piyasasındayız artık. En çok kar eden işletmeler hangisi; Bankalar. Yabancı bankalar bu Türk bankalarına ortak oldular. Geçenlerde bunlardan biri ortağında ki % 10 a yakın hissesini çekmişti. Bu görünen nedenlerden sadece birisidir. Neden şimdi? Değil mi ya neden şimdi? ABD de ve Batıdaki müttefiklerimizin tacirleri faizin yüksek olduğu Türkiye'de paralarını önce işletmek yüksek karlar - faizler elde etmek için getirdiler ve çok karlar elde ettiler. Gene gelecekler merak etmeyin, işleri bitince gelecekler çünkü para parayı çeker. Zamanını da biliyorum söyleyeceğim. Birde FX ve Forex (spot) piyasaları var. On line 24 saat işlem yapan piyasalar. Bu piyasalarda tek ürün dövizdir. Bu gücün karşısında da TCMB `ın kudreti yetmez. TCMB `ı dolarizasyon hastalığına tutulmuş durumdadır. Böylece Türkiye senyoraj gelirinden de yoksun bırakılmıştır. Türk ekonomisi giderek krizlere karşı korunmasız duruma düşmektedir. Tek mücadele yolu dirty floating (kirli dalgalanma) dır. O da belki diyorum kesin değil, denenebilir bir mücadele yoludur. Komşunun (düşmanın) silahıyla mücadeleyi tercih etmek mantıklı geliyor. Madem Batının etik anlayışı "begger thy neighbor" politikasıdır, sende bu diplomasi yolunu seçeceksin demektir; "ülkeler arasında sadakat yoktur, menfaatler vardır". Birazcık Makyavelizm gibi oldu ama olacak o kadar. Hükümet baştan beri yanlış yolda, günah keçisi bence Suriye olamamalıydı. Yani bizim zarar vereceğimiz komşumuz ne Suriye ne Irak ne de İran'dır. Suriye ye vurdukça dolar yükselecektir. Çünkü Rusya`yı kızdırıyorsunuz. Rusya`nın en sadık müttefiki hep Suriye olmuştur çünkü. Irak üzerinde etkiniz zaten yok onlar da ABD uydusundalar. İran petrol rezervlerinin en çok olduğu birinci ülke ki istediğinde dolar bazense Euro'yu bile sallamaktadır. Suriye'yi kendi haline bırakın, sınırımızdaki mülteciler zaten sekiz on seneye kalmaz Suriye'nin icabına bakarlar. Neden mi? Suriye'de bombalar düştükçe işi olmayan mültecilerde çadırlarda "baby boomer "`lıyorlar. Yani savaş nesillerini üretiyorlar. Bu durum II. Dünya savaşından sonra ABD ve Avrupa da oldu. 1946 ile 1963 arasında ki nesil` "baby boomer" nesli denilmektedir. Suriyeli mülteciler artınca ana vatanlarına dönerler ve sorunu çözerler. Uluslararası sistemlerde dengeler önemlidir. Marshall Leners'ın denge kuramına geldik. Bu kurama göre; dalgalı kurlar ilk önce reel sektörü etkilerler ve diğer tehdit ise enflasyonist olmasıdır. Spekülatörlerin tehlikesini de göz ardı edemeyiz. Türkiye de en korkulan şey şu an, spekülatörlerin döviz kurlarını arttırarak toplumda "Sürü Psikolojisi" ni tetiklemeleridir. Bu teknik bir konudur ve Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan'ın, " dövizle uğraşanı yakarım" demesinin ardında bu tehlike vardır. Sürü etkisinin olmaması şunu sağlayacaktır, elinin yanmasını istemeyenler döviz satarak denge durumu sağlayacaklardır. Bu zor bir durumdur, kimse eldeki kuşu kediye kaptırmak istemez. Önümüzde ne var? 24 Nisanda sözde Ermeni soykırım 100. Yıl törenleri ve diasporanın Türkiye üzerindeki baskıları gündemdedir. Haftalar kala AB parlamentosundan çatlak sesler çıkmaya başladı bile. Aralarında bazı Türklerde (?) var. Bunlardan biri Merkel`e soykırımı tanı çağrısını alenen yaptı. Türkiye cephesinde bir çalışma yok gibi görünüyor. Dolardaki oynamaların ardında ki nedenlerden biride bu olabilirmi sorusu aklıma gelenlerden. Bu konuda bilmediğimiz uluslararası bir kamuoyu baskısımı var? Bilmiyoruz, zaman gösterecektir. Fısıltı gazetesinden duyduğum bir haberde İsrail'den; Ankara da büyükelçiliğin açılması için uğraşıyorlarmış. Adamlar zeki, masada ne vardır sizce? Kırgınlıklar bitsin büyükelçimizi açalım sizde Tel Aviv de açın, Ermeni konusunda size tam destek, olabilirmi dersiniz? Yunanistan`a gelelim, Çipras'ın deli ortağı geçenlerde Aydın açıklarında Eşek adasına askeri çıkartma yapmış. Adam yakışanı yapmış kendisinin ne olduğunu göstermiş; Eşek... Bu nazire, gelelim gerçeğe.31 Aralık 2008 den günümüze Yunanistan adalarımızı tek tek işgal ediyor. Strateji uzmanı Cahit Dilek`in tespitlerine göz atalım; Türk diplomatlarına göre işgalden AKP hükümetinin belgisi varmış (!). Birden aklıma Ertuğrul Şah türbesi geldi. Neyse konu dağılmasın. Yapılan araştırmalarda Yunanistan'ın Lozan antlaşmasında 12. Ve 13. Maddelerce verilmeyen 11 ada ve 1 kayalık ile yine Londra anlaşmasında (17-30 Mayıs 1913) verilmeyen 5 adamızı (toplamda 16 ada 1 kayalık) işgal ve ilhak ettiği ortaya çıkmıştır. Hükümetin niyeti ise AB ye girmek olduğundan buna göz yummakmış. Bu iddiaya Sn. Davutoğlu ne diyecektir bekliyoruz. Evet, dolar konusu hallolur demiştim, adaları verdik, soykırımı tanıdık mı bu iş tamamdır (mı?). inşallah birileri gerçekleri geç olmadan çıkıp anlatır. UFUK SÜSLÜ |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
TÜRKİYE PROXİ WAR/SAVAŞIN TAM MERKEZİNDE! - 02/02/2016 |
TÜRKİYE PROXİ WAR/SAVAŞIN TAM MERKEZİNDE! |
"ÇUKUR"! DA SREBRENİTCA`YI YAŞAMAK - 17/07/2015 |
"ÇUKUR"! DA SREBRENİTCA`YI YAŞAMAK |
IRAK ANADOLU “ SANCAK “ - 02/03/2015 |
IRAK ANADOLU “ SANCAK “ |
TÜRK BANKACILIĞINDA RUMELİ İZLERİ - 17/02/2015 |
TÜRK BANKACILIĞINDA RUMELİ İZLERİ |
ÇUKUROVA`DA İZ BIRAKAN RUMELİ DEVLET ADAMLARI - 16/01/2015 |
Beş Ocak günü Adana için oldukça anlamlıdır. 4 yıl 6 ay süren bir işgal ve esaretten kurtuluş günüdür 5 Ocak. Her ne kadar İstanbullu olsam da doğduğum yerdir, |
BALKANLARDA MEVLEVİLİK - 21/11/2014 |
BALKANLARDA MEVLEVİLİK |