Erhan İMAMOĞLU
imamogluerhan@yahoo.com
’’O İYİ İNSANLAR O GÜZEL ATLARA BİNİP ÇEKİP GİTTİLER.DEMİRİN TUNCUNA, İNSANIN PİÇİNE KALDIK.’’
02/03/2015 ''O İYİ İNSANLAR O GÜZEL ATLARA BİNİP ÇEKİP GİTTİLER.DEMİRİN TUNCUNA, İNSANIN PİÇİNE KALDIK.'' Bu haftaki köşe yazıma başlayacağım an üzücü haber yayınlandı. Türk edebiyatının en önemli isimlerinden, usta yazar Yaşar Kemal hayatını kaybetmişti.Bu büyük üstadın anısına bu haftaki köşe yazıma da onun meşhur "O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık." sözü ile başlamak istiyorum. Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun. İnsanları ezmek ve sömürmek ve başkalarının sırtından saltanat sürmek ne yazık ki Batı Trakya'nın kaderinde var.. Batı Trakya'da yaşayan azınlık insanının yarısından çoğu çilesiyle mücadele ederken yarı aç yarı tok umutsuzluk içinde mücadele verirken toplum davasının yerine kişisel çıkarların geçtiği bir zamanda bazılarının toplumu uyutarak karınlarını doyurmaya ve sözde uyutmaya devam etmesi sürüyor! Batı Trakya Türkü ekonomik çarklar arasında yaşam mücadelesi verirken neden hala bazıları toplumun ekonomik çöküntüsünün yanında sosyal ve kültürel yobazlığa doğru da hızla yol aldığını görmezlikten geliyor anlamış değilim. Diyeceksiniz sadece Batı Trakya'da çiftçimi çile çekiyor? Hayır. Yaşlısı genci, esnafı köylüsü, cahili okumuşu.. Ama her nedense kimse bu gerçeği görüp bir çıkış yolu arama girişiminde bulunmuyor. Herkes birbirine bakıp adeta kaderine razı olmaya devam ederken sadece şikayet ediyor ve birbirini suçluyor. Tüm bunlar yaşanırken bu toplumun başı olduklarını iddia edenler bir elit tabaka gibi sadece kendi aralarında çıkarları doğrultusunda fingirdeşirken toplumdan kendilerini soyutlamaya devam derken bundan da rahatsızlık duymuyorlar! İnsan insana bunu yapar mı? Demekten de kendimi alamıyorum. Azınlığın dini liderleri, siyasetçileri, gazetecileri ve ileri gelenleri kuş sütünün eksik olduğu sofralarda toplumun bu dertleri için sadece başkalarını suçlarken akıllarının ucundan dahi yapılması gerekenlerin neler olabileceğini tartışmıyorlar. Onların geçim çarklarının ve çıkarlarının aslında sadece bu problemleri dillendirmekten geçtiğini çok iyi biliyorlar. Toplumun sorunlarına çözüm bularak enayi olmaktansa toplumu enayi olarak kullanmak tam da aradıkları şey. Batı Trakya Türk gençlerinin hızla uyuşturucu ve fuhuş bataklığına çekildiği, insanlarımız arasında komşuluk ve yardımlaşma ilişkilerinin ortadan kalkmaya başladığı ve birbirlerinin dertlerine ortak olmak yerine alay geçmeye başladığı bir zamanda nerede bu azınlık ileri gelenleri? Nerede bu toplumun başları? Nerede bu topluma yön verecekler? Neden toplum içinde yapılan herşey sadece gösteriye yönelik daha doğrusu birbirimize kazık atmaya yönelik? Geçtiğimiz günlerde Türkiye ulusal basınından bir gazeteci heyeti geldi.Tantanası yapılarak adeta reklam yapıldı.Neymiş efendim Batı Trakya Türkünün sorunlarına Türk ulusal basını sahip çıkacakmış. Allah aşkına bırakın bu palavraları. Cumartesi günü Gümülcine Türk Gençler Birliği bahçesinde saat 10'ndan saat bir buçuğa kadar folklor ekibimizin gençleri misafir basın mensuplarına gösterilerini sunmak için saatlerce beklediler de ne oldu. Gelenler bırakın gençlerimize sahip çıkmayı onların gösterilerini izleme cüretkarlığını dahi gösteremediler. Yazık! Batı Trakya davasını Türk kamuoyuna anlatmak için gelenler azınlık milletvekillerinden bazılarını haberdar dahi etmediler sadece sözde icraatta bulunduklarını göstermek isteyen bazı dernekçilerimiz Çukurkahve köşesinde bu milletvekilimiz ile karşılaşınca fotoğraf çıkabilme alçaklığını kendine sindirebildi. Her ne hikmetse sadece basın mensupları değil bazı düzenbazlarda geçte olsa doğru yolu bularak bir türlü kabullenmek istemedikleri bu milletvekilimizin kapısına giderek hayırlı olsun temennilerini iletmeye başladılar.Bu da başarı! Batı Trakya'nın her köşesine dağılarak burada yaşayan insanlarımızın sorunlarına tercüman olmak yerine İskeçe Karnavalı yolunu tutan ulusal basının bu tavrımı Batı Trakya davasına katkı oluyor! Zaten adamlar azınlığa kol kanat geren ve azınlık sorunlarını yakından tanıyan anavatanın buradaki temsilciliğini dahi ziyaret etmez iken biz neden medet umuyoruz onu da anlamış değilim! Gelelim ulusal basının ziyaretinden sonra yerel azınlık basınına verilen ciğer faslına. Ne söylesek aynı. Bazıları gazeteciliği yalakalık ve yardakçılıkla eşdeğer olarak görüpde bu masalara oturuyor ya garip olan zaten bu.Yıllardır azınlık içinde birlik ve beraberlikten bahsedenleri, demokrasinin beşiği olan Yunanistan'dan sözde demokrasi talebinde bulunarak azınlığa kol kanat gerdiklerini iddia edenleri Allah'a havale ediyoruz. Demokrasiyi ararken nasıl oluyor da azınlık içindeki insanları kendimiz demokrasi lütfünden uzak tutuyoruz o da başka bir muamma. Burada sadece üzerine basarak belirtmek istediğim bir noktaya değinmek istiyorum. Batı Trakya'da eski yıllardan beri gazetecilik yapan arkadaşlar çok iyi bilirler ki anavatandan basın görevi için Batı Trakya'ya gelen meslektaşlarımızın çektikleri sıkıntıları ve o zor şartlarda nasıl görev yaptıklarını. Fakat tüm bunlara rağmen hiç bir Türk gazeteci arkadaşımız azınlık gazetecilerine hakarete varan ne bir söz nede işlerini nasıl yapacaklarını küstahça dikte edecek bir tavır içine girmemiştir. Ne yazık ki son zamanlarda bunlarda ortaya çıkmaya başladı. Herhalde Batı Trakya'da habercilikten elde ettikleri rantlarını kaçırma korkusuna kapılmış olsalar gerek. Diğer bir noktada son yıllarda anaokulları için feryat edenlerin Dünya Anadilleri Gününde yine faaliyet yapmaktan kaçınarak Bulgaristan'ı mesken tutmaları. Bu ne utanmazlık bu ne pişkinlik bir anlam veremiyorum. Yıllık bütçesi binlerce euroyu bulan bir kurumumuzun bırakın bu anlamlı günde faaliyet göstermesini, bir duyuru dahi çıkarmaktan kaçınması üzüntü verici ve toplum adına utanç verici. Eğer keramet "Εrik Rakısında" ise biz getiririz yeter ki burada da faaliyet yapsınlar. Başka bir konuda azınlığın DEB Partisi hala köy gezilerine devam ediyor.Bizim başkan el sıkıp hal hatır soruyor. Umudunuzu kaybetmeyin hele durun bir bu köy gezileri bitsin bakın nasıl azınlığın sorunlarına el atacak sizlerde göreceksiniz. Daha Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aldığı 43 bin oyun sarhoşluğu var. Yukarıda dile getirmeye çalıştığım bu sorunları ve sorunlara sözde çözüm aradıklarını iddia eden ileri gelenlerimizin bu hallerini gördüğüm için bu gün aramızdan ayrılan Yaşar Kemal'in o sözünü yazımın başına koyarak başladım. Batı Trakya Türk azınlığının ileri gelenleri sıfatını taşıdıklarını dile getirenlere aşağıdaki yazıyı okumalarını tavsiye ediyorum: Elin ayağın tutmadığında çevrende toplananların da azaldığını göreceksin . Zaten önceden de onlar seni aslında umursamıyordu . Herkes kendi derdindeydi , kendi çıkarındaydı , kendi kazancında , kendi zevkinde , kendi alkışlarında , kendi depresyonunda , kendi bulantısında , kendi kederindeydi . Çok paraları olsaydı da mutsuz olacak olanlardı bunlar. Daha fazla paraları olsaydı da mutsuz olacak olanlardı. Ne kadar şık mekanlara girseler de en son gidecekleri yer bir küçük çukurdu . Doğruldu insanoğlu , haline baktı. Pekte yaşamıyordu , sadece oyalanıyordu. Vakitler hızlı hızlı ilerliyordu , çilelerinde ise ağır ağır. O ise vakitlerini süsleriyle doldurmaya karar kıldı. Süsledikçe vaktin aktığını unutacaktı. Bu dünyanın en değerli insanı, en kıymetli insanı olduğunu sanacaktı ama ayaklar kaydığında insanlar hep ‘' kendi önceliklerini ‘' kurtaracaktı. O da kaburgalarıyla , damarlarıyla , saç telleriyle diğerleri gibi bir insan olacaktı sıkıntıların içinde. Aynı görünecekti diğerleriyle. Herkes aynı önlükleri giyecekti günün birinde. Eninde sonunda kaybedeceği bir yarışa girdi insanoğlu . ‘' Çokluk Yarışı ‘' Merdivenleri çıkmakta zorlandığında bakmadığı ayakkabı bağcıklarıyla. Yalnız kaldığında odalarını dolduramadığı eviyle. Askılarını tutmaya gücünün yetmediği elbiseleriyle. Kendi cenazesine yetiştiremediği siyah gözlükleriyle. Dünyada gezdiği , gördüğü , dolaştığı yollar hep aynı yere çıkıyordu : öldüğünde yatırılacağı yere . ‘' ÖLÜM ‘' Şimdi kaç mezar vardı yanında kendisininkiyle beraber ? Şimdi yeterince çoklar mıydı ? Sonu ölüme varan bu dünyada çokluk için yaşamaya değer miydi? Değerini sahip olduğu çoklukla satın alır mıydı ? Mezarına ziyarete gelenler gene ceketlerinin düğmelerini ilikler miydi? Çok akla gelir miydi? Onu hiç unutmayacak olana sığınmış mıydı? Onun için yaşamış mıydı , kendi heveslerinin yerine? Beğen butonlarına mezar taşını da koymuş muydu? Ondan her an haberdar olandan haber almış mıydı? Saygılarımla |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
- 30/08/2015 |
"GEÇMİŞİN MUHASEBESİNİ YAPARAK SANDIK BAŞINA GİDELİM" |
“Sütten ağzı yanan, ayranı üfleyerek içer” - 14/08/2015 |
“Sütten ağzı yanan, ayranı üfleyerek içer” |
“Sen Batı Trakya’yı bilmezsin, burada siyaset böyle yapılır! - 25/05/2015 |
“Sen Batı Trakya’yı bilmezsin, burada siyaset böyle yapılır! |
BİAT EDEN DEĞİL..KONUŞAN BİR TOPLUM OLMAK - 12/01/2015 |
Hani derler ya ağzı olan konuşuyor, bizim bazı meslektaşların durumu da buna benziyor. |
Gerçekleri kabullenmekten neden kaçıyoruz? - 14/12/2014 |
Bu hafta köşe yazıma içim biraz buruk olmakla birlikte birazda neşeli başlıyorum. |
HASRET GİDERDİK - 09/12/2014 |
Bu haftaki köşe yazıma garip ama gerçek bir olayla başlamak istiyorum. Aşağıdaki olay Türkiye'de yaşanmş gerçek bir hikaye. |
SAHADA OYUNCU YERİNE NASIL SEYİRCİ OLDUK! - 01/12/2014 |
Bu haftaki köşe yazıma Batı Trakya Türk toplumu içinde yetki ve sorumluluk sahibi olanların yanlış ve tutarsız tavırlarını dile getirmek için anlatılan eski bir hikaye ile başlamak istiyorum. |
İleriyi görebilmek - 24/11/2014 |
“Azınlık Eğitimi” için verilen mücadele zaman zaman topallar gibi olsa da, yoluna devam ediyor izlenimi var! |
Gidene bye bye, gelene hay hay - 21/11/2014 |
Geçtiğimiz hafta gündem yine doluydu! |