Türkiye Futbol Liginin üç büyüklerinden Avrupa Şampiyonu takımımız Galatasaray, kupa maçı için gittiği Diyarbakır'da insani terbiyeye, spor ahlakına ve vatandaşlık kavramına yakışmayan olaylarla karşılaştı. "Biz Diyarbakır halkı ile kucaklaşmak istiyoruz" diyerek, yetkililerin olağanüstü güvenlik önlemlerini reddeden Galatasaray'ın takım otobüsü malesef taşlandı...Kırılan camlar Diyarbakır'lıların ayıbı olarak spor tarihimizde yer alacaktır.

 

Galatasaray maç için sahaya çıktığında da yuhalandı ve "burası amed buradan çıkış yok" sloganları atıldı. Maç öncesinde İstiklal marşı okunurken de bazı seyirciler ayağa kalkmadı ve hatta marşı ıslıkladı. Karşılaşma bittikten sonra da arbede sürdü. Bölücü örgüt bayrağı açıldı, tribünlerden atılan taşla Galatasaraylı bir taraftar yaralandı.

 

Devletine isyan eden, aynı vatanda yaşayan ama kendinden olmayan insanlara karşı 30 senedir, acımasız bir vahşet içinde terör estiren, bebekleri, çocukları, kadınları ve her yaştan masum sivilleri katleden, okulları ve köyleri yakan, tehdit ve şantajla haraç toplayan, kamu düzenini işlemez hale getirenlerin futbol maçında da yapacağı elbette budur. İnsani ve medeni bir beklenti içinde olmamak lazım. Elbette bölge halkının hepsi bu kafada değil. Ama bugün orda geçerli olan, kaba kuvvete ve şiddete dayalı gayri yasal bir düzendir. Asker ve polis herşeyi görmekte ve bilmekte de olsa aman çözüm süreci zarar görmesin denilerek elleri kolları bağlı, yaşananları sessizce izlemektedir.

 

Halbuki Türk milletinin büyük bir tevekkülle tahammül ettiği çözüm süreci için bu maç iyi bir fırsattı. Sevgi, saygı, centilmenlik ve misafirperverlikle futbolun coşkusu paylaşılabilseydi, huzur ve barışın gelebileceğine dair umutlarımız yeşerebilirdi. Fakat onun yerine vandallığı tercih edenler bugüne kadar her yerde olduğu gibi maçta da sahaya hakimdiler...

 

 

ABD'nin Irak'a getirdiği barış, demokrasi ve özgürlik nedeniyle, dullar, yetimler, şehitler, gaziler ve harabeler yurdu haline gelen Irak'ta bulunan Türkmen şehri Telafer kan ağlıyor.

 

ABD liderliğindeki koalisyon güçlerinin Irak'taki IŞİD hedeflerine düzenlediği hava saldırıları ve çatışmalar nedeniyle, Telaafer'deki binlerce Şii Türkmen'den sonra Sünni Türkmenlerin de kenti terkettiği öğrenildi. Geçen haziran ayında IŞİD saldırısı nedeniyle Telafer'den onbinlerce Şii Türkmen kaçmış ve aralarında yaşlı ve çocukların da bulunduğu çok sayıda Türkmen de aşırı sıcak, açlık ve susuzluk sebebiyle yollarda hayatını kaybetmişti. Telafer'den kaçan Türkmenlerin çoğu mecburen IŞİD kontrolündeki Musul'a gitti. IŞİD, Sünni oldukları için onlara dokunmasa da 18 yaşından büyük genç erkekleri savaşçı olmaya zorluyorlar. Türkiye'de hala IŞİD'e sempati besleyenlerin varlığı çok düşündürücü!

 

 

TBMM. Başkanı Cemil ÇİÇEK, İslam dünyasının çok ciddi bir bilgi kirliliğiyle karşı karşıya olduğunu belirterek. "Bu bilgi kirliliğinin önemli bir kısmı da dini alanda yaşanıyor. Bunu görmemeiz lazım. Konserve çeşidinden fazla Müslümanlık çeşidi çıktı. Ne kadar melanet varsa hepsi İslam dünyasında. Gerçekten İslam dünyası ciddi bir ahlaki kirlilik içindedir. Bunun temizlenmesi gerekiyor." derken haksızmı? Üzerinde önemle durmak lazım...

 

 

Almanya'da ekimden beri her pazartesi göçmen ve İslam karşıtı eylem yapan "PEGİDA" hareketinin Dresden'deki gösterisine rekor katılım oldu. Pegida Hareketi, Aşırı İslam örgütlerine karşı ve iltica ile sığınma yasalarının sertleşmesini talep ediyor. Radikal İslamcılara karşı olduklarını söylüyorlar. Mülteci ve sığınmacılara verilen haklardan şikâyetçiler. Almanya ve Avrupa'ya göçün durdurulmasını talep ediyorlar. Giderek büyüyen bu hareket islamafobia'yı tetikliyor. Geçmişte yahudi düşmanlığı ve soykırımla sabıkalı Almanların tarihin tekerrür etmemesi için yabancı düşmanlığını önleyecek, sosyal, kültürel ve eğitim politikalarına öncelik vermesi gerekir.