• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/p/Yunt%C3%BCrk-Yunanistan-T%C3%BCrkleri-K%C3%BClt%C3%BCr-ve-Dayan%C4%B1%C5%9Fma-Derne%C4%9Fi-100081744846002/?_rdr
  • https://twitter.com/yun_turk
YUNTÜRK LOGO

Batı Trakya ile ilgili YÖK Tez ve Makaleler
TBMM'de Batı Trakya Oturumu
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.440034.5781
Euro35.959736.1038
Yunturk Twitter
Ziyaret İstatistiği
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam302
Toplam Ziyaret5395902
                        
YUNANİSTAN TÜRKLERİ KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ 
Erhan İMAMOĞLU
imamogluerhan@yahoo.com
HASRET GİDERDİK
09/12/2014
HASRET GİDERDİK

Bu haftaki köşe yazıma garip ama gerçek bir olayla başlamak istiyorum. Aşağıdaki olay Türkiye'de yaşanmş gerçek bir hikaye.

 

Olay gerçektir. Elazığ'da geçer. 1960'lı yıllar! Elazığ Akıl hastahanesinden personelin bir ihmali sonucu bütün deliler kaçar, Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılırlar.
 
Toplam 423 deli kaçmıştır. Mülki makamlar panikler, Başhekime koşup "Doktor bey ne yapalım?" diye sorarlar. O zamanın ünlü doktoru Mutemet Bey hastahanenin başhekimidir. Mutemet Bey : "Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin" der. Doktor önde birkaç personeli arkasında Kara trencilik oynayarak bütün Elazığ'ı "çuf çuf" nidalarıyla dolaşırlar. Başhekimin tahmini tutmuştur, bütün deliler bu kuyruğa girer vagon olurlar. Lokomotif, yani başhekim Mutemet bey yönünü hastahane'ye çevirince tüm kaçan deliler hastahaneye geri dönmüş olurlar. Sorun çözüldüğü için Mülki makamlar ve doktorlar, trencilik oynayıp hastahaneye döndükleri için de deliler hallerinden çok memnundur.
 
Ancak esas sorun akşam yoklama yapıldığı zaman ortaya çıkar; Hastaneye trencilik oynayarak gelenlerin sayısı 612 kişidir.
 
Yukarıdaki gerçek hayattan alınmış bu hikayede yaşananların aynısı ne yazık ki bizim Batı Trakyamızda her gün yaşanıyor.Gerçek hayatta bin bir türlü zorluğa karşı ayakta kalmaya çalışan Batı Trakya Türk azınlığı gündelik hayatta yaşadıkları ile adeta bir akıl hastanesini aratmayacak entrikalara, oyunlara ve acı gerçeklere sahne oluyor.
 
Burası Batı Trakya zaten insanlarımız bunun farkında!
 
Geride bıraktığımız cuma ve cumartesi günleri Türkiye ve Yunanistan'dan ortak başbakan ve bakanların katılımıyla Atina'da, Türkiye-Yunanistan Üçüncü Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi yapıldı. Türk ve Yunan gazetecileri iki gün boyunca konuyla ilgili olarak haberleri manşetlere taşırken azınlık basını ise olayları Batı Trakyadan copy paste usulüyle başarılı bir şekilde verdi. Azınlık basını ne çağrılmıştı ne de gitmek için kimse yeltenmişti. Zaten azınlık temsilcileride neredeyse azınlık basınından kaçarcasına Atina yollarına dökülmüştü. Üstelik kendi basınını yanlarında götürerek Batı Trakyada sergiledikleri kirli ve çikara dayalı oyunlarını Türk yetkilileri önünde çıkarırlar diyede işlerine gelmiyordu. Zaten bu konuda biraz tartışma götürür. Kim cesaret edipde oyunların su üstüne çıkmasına katkıda bulunmak isterki. Alan memnun satan memnun. Batı Trakyada zaten gazeteci istenmiyor, basın sözcüleri ile zaten işler yıllardır tıkırında değil mi!
 
Neyse fazla tantana yapmadan gelelim konunun özüne. Atina'ya gelen Türkiye Başbakanı ve ekibinin karşısına çıkıp sorunlarımızı anlatacak diye beklediğimiz azınlık temsilcilerinin çok geçmeden farkına vardık amaçları sadece hasret gidermekmiş!
 
Sosyal medyada ardarda yayınladıkları fotoğraflarla azınlık içinde kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlardı. Müftülerimiz sarıklarını takmış faziletli olduklarını kanıtlamaya çalışırlarken daha yeni Ankara toplantısından çıkmış DEB Partisi Başkanıda adeta yorgunluk havası atarken bizim tecrübeli milletvekilimizde masanın bir ucunda yer kapmanın verdiği mutluluk ile toplantıya gelmeyen azınlık milletvekilleri Ayhan Karayusuf ve Hüzeyin Zeybek'in hallerine kıs kıs içinden gülüyordu.
 
Tüm bunlar yaşanırken ekmek almaya parası olmayan, kemer sıkma politikalarından dolayı kemerinde delik kalmayan Batı Trakya Türkleride bu toplantıdan gelecek bir umut ışığı beklemeye başladı. Öyle ya yıllardır soru sormadan arkalarına takıldıkları liderleri Atina'larda Türk heyetinin karşısına çıkmıştı. Beklentileride doğaldı. İşte tam o anda sosyal medyaya bomba gibi bir fotoğraf düştü.
 
Liderlerimiz ve Başbakan Davutoğlu ekibi ile yuvarlak masa etrafında konuşuyorlardı. ilk bakışta tablo güzel görünüyordu.Müftülerimiz, milletvekilimiz ve DEB Partisi başkanı sanki sorunlarımızı aktarıyorlardı izlenimine kapılıp derin bir oh çektik. Daha nefesimizi iade etmemiştik ki Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun elinde okuduğu ve o anda Seçilmiş Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif'in izahat vermeye uğraştığı gazete dikkatmizi çekti. Gazete Gümülcine'de yayınlanan yerel Hronos gazetesidi. Allah Allah demekten kendimiz alamadık. Her gün okuduğumuz bu gazetede Başbakan ne bulmuştu ki bu kadar derinden inceliyor ve bizim müftümüz izahatta bulunuyordu. Gerçeği anlamakta çok gecikmedik. Yıllardır bizim ileri gelenlerimiz yine eski taktiğe başvurmuşlardı. Batı Trakyadaki ileri gelenlerimizin mücadeleleri ve Türklükleri Hronos gazetesinin haberlerine göre belirleniyordu. Hronos kimin hakkında kötü yazıyorsa bilin ki o kişi azınlıkçı, o kişi sapına kadar milliyetçiydi. İşte bu fotoğrafta olduğu gibi bizim faziletlimizde Batı Trakyada ne kadar zor şartlar altında mücadele ettiklerini Hronos gazetesinin sayfalarını göstererek delil olarak öne sürüyordu. Haksız da değillerdi hani. Batı Trakya Türk insdanı tarlasında çalışırken, işinde koşarken faziletlilerimiz hem dini konulara hem de siyasi konulara bakmaktaydılar. Tüm yükü onlar omuzluyorlardı. Tabii ki kendi çıkarlarını korumak içinde anavatan başbakanı önünde haklarını arıyorlardı!
 
Ha bir ara müftülerimiz kendi haklarını garanti altına almış olmanın rahatlığı ile olsa gerek azınlık liselerinden mezun olan öğrencilerin hepsinin Türkiye'deki öğretim kurumlarına yerleştirilmesi isteklerini iler sürmelerine Başbakan Ahmet Davutoğlu olumlu yanıt verdi.
 
Gelelim bizim DEB Partisi Başkanına. Ne iştir hala anlamış değilim. Son beş yıldır ve son olarak AP seçimlerinde 43 bin oy almalarına rağmen hala bizim başkan yapılanma sürecinde. 43 bin oy alan bir parti başkanı olarak azınlık hakları için Yunan devletinin karşısında dik durma yerine çıkar için hala yapılanma sürecinde olduğunu beyan etmekle meşgul. Ne diyelim onunda siyasi görüşü bu olsa gerek. 43 bin oyluk bir partinin başkanı olarak adam aylardır Atina'ya inmemiş, azınlık partisi olarak diğer Yunan siyasi partileri ile görüşmeyi yeğlememiş bir kişi olarak normaldir bu seferde hasret gidermek için orada bulunmasıı.
 
Anavatanla vatan arasında mekik dokuyan bizim tecrübeli milletvekilimiz Ahmet Hacıosman hakkında fazla söze gerek yok. Ne dersek dışarı düşüyoruz. Biz azınlık insanı kan ağlıyor diyoruz Hacıosman "azınlık insanı beni yıllardır şerefli oylarıyla meclise gönderiyor" diyor. Yani ya Hacıosman işi biliyor bizi arkasına takıp dereye götürüp susuz getiriyorda biz farkında değiliz ya da birilerinin arkasına takılma hastalığından hala kurtulmuş değiliz. Karar sizlerin.
 
Asıl sorun Batı Trakyada mangalda kül bırakmayan iki anamuhalefet milletvekilinin bu azınlık heyetinde yer almaması. Daha düne kadar Gümülcine Türk Gençler Birliği bahçesinde düzenlenen bir iftar yemeğinde " Biz iktidara geldiğimizde birliklerimize Türk tabelalarını kendi elimizle takacağım" diyen Ayhan Karayusuf diğer tarafta İskeçe'de sözde azınlığın çıkarlarına laf söyletmeyen Hüseyin Zeybek.
 
Azınlığın bu iki milletvekili nasıl oluyorda anavatan başbakanın ve ekibinin karşısına çıkıp azınlık çıkarları için görüşmüyorlardı! Lozan Antlaşmasına imza atan garantör bir devlet olan anavatan yetkilileri ile diyalog yapmaktan çekindikleri nelerdi? Partilerimi yasak koymuştu yoksa kendilerimi öyle uygun görmüşlerdi? Azınlık insanı bir açıklama bekliyor.
 
Yazıma son verirken Atina'da yapılan bu toplantı esanasında sosyal medyada yayınlanan heberlerin ardından azınlık insanlarının birleştiği tek ortak nokta yine bir tiyatronun sahnelendiği idi. Yani du.her geçen gün bin bir türlü zorluklarla ayakta kalmaya çalışan bu çilekeş azınlık insanı artık ileri gelenlerine olan güvenini ne yazık ki kaybettiğini ortaya açıkça koyuyordu, ama anlayan ve anlamaya çalışan yoktu!
 
Batı Trakya Türkleri kendi ekonomik sorunlarına bir çare aramayan ve haftanın bir günü karşılarına çıkarak sosyal medyada yayınladıkları fotograflarla belli yerlere mesaj yayınlayanlardan artık bıkmıştı. Artık bıçak kemiğe dayandı ama hala bazıları eğitime ve gençliğe önem vermek yerine imamlar ordusuyla Batı Trakyayı kurtarmaya çalışıyordu. İşte hata buradaydi.
 
Yıllardır Yunan devletinin zulümlerine ve haksızlıklarına karşı mücadele vermek için camilerde toplanmış ve dininden zerre kadar şüphesi olmayan Batı Trakya insanı arasına girmeyi ne yazık ki tarikatlar ve dini istismar edenler kendilerine görev edinmişler.
 
Bakın son yıllarda bir çok kurum başkanı olmasına rağmen hangisi toplumun içine girip sorunlarına derman olup dertlerini dinliyor? Hiç biri zaten girmeye yüzleride yok. O zaman neden hala benim bu insanlarım bunların çaldığı düdüğün büyülü sesine kapılarak peşlerinden gidiyor işte bunu anlamakda gerçekten zorlanıyorum.
 
Azınlık aydınları arasındaki kahve sohbetlerinde gittiğimiz yolun yanlışlığı açıkça konuşulurken neden kendi insanımızdan saklanılıyor işte bunuda anlamış değilim!
 
Büyülü sözlerine kendimizi kaptırıp arkalarına takıldığımız bu kişilerden kurtulmak için elbet bir gün gök gürültüsü çıkacak. Demek ki daha çekecek çilemiz var boşuna dememişler "Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez" diye.
 
Saygılarımla

 



859 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

- 30/08/2015
"GEÇMİŞİN MUHASEBESİNİ YAPARAK SANDIK BAŞINA GİDELİM"
“Sütten ağzı yanan, ayranı üfleyerek içer” - 14/08/2015
“Sütten ağzı yanan, ayranı üfleyerek içer”
“Sen Batı Trakya’yı bilmezsin, burada siyaset böyle yapılır! - 25/05/2015
“Sen Batı Trakya’yı bilmezsin, burada siyaset böyle yapılır!
’’O İYİ İNSANLAR O GÜZEL ATLARA BİNİP ÇEKİP GİTTİLER.DEMİRİN TUNCUNA, İNSANIN PİÇİNE KALDIK.’’ - 02/03/2015
’’O İYİ İNSANLAR O GÜZEL ATLARA BİNİP ÇEKİP GİTTİLER.DEMİRİN TUNCUNA, İNSANIN PİÇİNE KALDIK.’’
BİAT EDEN DEĞİL..KONUŞAN BİR TOPLUM OLMAK - 12/01/2015
Hani derler ya ağzı olan konuşuyor, bizim bazı meslektaşların durumu da buna benziyor.
Gerçekleri kabullenmekten neden kaçıyoruz? - 14/12/2014
Bu hafta köşe yazıma içim biraz buruk olmakla birlikte birazda neşeli başlıyorum.
SAHADA OYUNCU YERİNE NASIL SEYİRCİ OLDUK! - 01/12/2014
Bu haftaki köşe yazıma Batı Trakya Türk toplumu içinde yetki ve sorumluluk sahibi olanların yanlış ve tutarsız tavırlarını dile getirmek için anlatılan eski bir hikaye ile başlamak istiyorum.
İleriyi görebilmek - 24/11/2014
“Azınlık Eğitimi” için verilen mücadele zaman zaman topallar gibi olsa da, yoluna devam ediyor izlenimi var!
Gidene bye bye, gelene hay hay - 21/11/2014
Geçtiğimiz hafta gündem yine doluydu!