Suyun öte tarafı öpsün sizi…
Amerika'nın patronajına geçen bir emperyal metot olarak bilhassa Ortadoğu'da geçerliliğini koruyor. Türkçe'ye 'böl-parçala-yut' olarak geçen bu hinlik görünüyor ki ülkemizde bir zamandır siyâsal İslâmcıların tekelinde. Hele ki câhilinin diline düşünce iç kaldıran, mide bulandıran boyutlara ulaşıyor.
Birkaç yıl evvel Twitter'da, Cemil Meriç'in kitaplarından cümleleri hiç arlanmadan, hiç sıkılmadan kopyalayarak kendi cümleleriymiş gibi yazan bir hastalıklı kafa, şuuraltındaki Türk düşmanlığına yeni bir alan bulmuş.
"Türk ırkı diye bir ırk yoktur, Türk olmaktan kurtulduk, Türkiye ismi değişmeli" gibi şuuraltı kusmuklarıyla ortalığı pisleten aynı kafanın bir köşe yazarı muvazzafı son istifrâsını "İngilizlerin ve Yahudilerin güdümündeki Balkan kökenli azınlıklar" ve "ittihatçılar" üzerinden saçtı sütununda birkaç gün önce.
Metaforları bildik bir metafor; "suyun öte tarafı…"
'Son devrin din mazlumları' gibi uyuşturucu kıvamında hamâset içeren ve hiçbir bilgi ve belgeye dayanmayan kitabın yazarı Necip Fâzıl'ın sıkça kullandığı belki telifi bile kendisine ait olan bir metafor bu. Bu ve benzeri Kadir Mısıroğlu kitaplarıyla beslenen bir siyasal İslâmcı geleneğin vardığı nokta bu: Türk alerjisi, aynı siyasal İslâm'ın on dört yılık iktidarlarının gölgesinde semiren ve büyüyen etnik Kürtçülüğün şımarabildiği nokta ise; Türk düşmanlığı.
'Suyun öte tarafı' diyerek akılları sıra aşağılamaya çalıştıkları yerler, bir taraftan da cehâletlerinden övünmeyi bile bilmedikleri Osmanlı'nın yani Türk'ün vatan toprağıdır. Türk'ün şehit kanıyla sulanmış vatan topraklarıdır.
Hatırlarlar mı bilmiyorum…
Novi Pazar'dan, Kosova'dan, Üsküp'ten Çanakkale'ye giden binlerce Balkanlı ve 'suyun öte tarafı'nın kahramanı geri dönmedi, şehit oldular. Onlar da 'suyun öte tarafından'dı ve 'Balkanlı'ydı…
Hatırlarlar mı bilmiyorum…
"Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak" mısraıyla başlayan miilî marşımızın yazarı Mehmet Âkif de 'suyun öte tarafından'dı ve 'Balkanlı'ydı…
Hatırlarlar mı bilmiyorum…
Cumhurbaşkanı Erdoğan'nın sıkça kullandığı "ne harâbiyim, ne harâbâtiyim, kök mâzide olan âtiyim" sözü var ya hani, Yahya Kemâl'e aitti ve Yahya Kemâl Beyatlı'da 'suyun öte tarafından'dı ve 'Balkanlı'ydı…
Hatırlarlar mı bilmiyorum…
İzmir'i işgâl eden ve seçme askerlerden oluşmuş Yunan Efzon Alayı işgâl askerine Kordonboyu'nda ilk kurşunu atan gazeteci ve yazar Hasan Tahsin de 'suyun öte tarafından'dı. 'Balkanlı'ydı…
Hatırlarlar mı bilmiyorum…
Bugün belki kendilerinin bile kullandığı(eski harfleri okuyabiliyorlar ise eğer)ellerindeki dört başı mâmur Türkçe lügatin yani Kâmus u Türkî'nın müellifi Şemsettin Sâmi de 'suyun öte tarafından'dı. 'Balkanlı'ydı…
Hatırlarlar mı bilmiyorum…
İlk dünya güreş şampiyonumuz Kara Ahmet, 1911'de 32 günde 43 müsabaka yapan ve cihan şampiyonu ilan edilen Kurtdereli de ve tabii Koca Yusuf Pehlivan da 'suyun öte tarafından'dı ve 'Balkanlı'ydı…
Ve hatırlarlar mı bilmiyorum…
İstanbul işgâl edildiğinde, sokaklarında İngiliz askerleri devriye gezerken, düşman gemileri sarayın önünde demirlediğinde, Anadolu'ya geçerek Kurtuluş Savaşı'nı başlatan ve bugün gazete köşelerinizden saldırdığınız Gâzi Mustafa Kemâl Atatürk de 'suyun öte tarafından'dı ve 'Balkanlı'ydı…
Bugün, sahip olduklarınızı kanlarına, emeklerine, cesaretlerine, vatanseverliklerine, kahramanlıklarına borçlu olduğunuz yüzlerce, binlerce isim Türk'ün hafızasındadır, Türk'ün hâfızasında. Sizin Ortadoğulu hafızalarınızda olmaması sizin için bir aidiyet problemidir…
Kaynak: Suyun öte tarafı öpsün sizi… - Adnan İSLAMOĞULLARI