Yunan tragedyasının perde arkası…Yunanistan’ın durumunu tarif etmek çok kolay... Bunun için özel bir kavram, az duyulmuş terimler veya büyük uzmanlıklar gerekmiyor; Yunanistan battı. Yunanistan çok kötü battı. Ayrıca küçük de düştü. Ama bundan daha fazlası da oldu… Yunanistan’ın düşüşü devam ediyor. Hatta biraz sarkastik bir ifadeyle “dünyanın merkezine seyahat” demek dahi mümkün. Atina’nın hedefi her konuda -hiç değilse bir gün- Türkiye’den daha iyi olmaktı. Basketbol, futbol, Eurovision Grand Prix şarkı yarışması ve saire. Dört yüz yıldan uzun süren Osmanlı egemenliğinin doğal sonucuydu. Aynı nedenle PASOK daima sevildi. Aynı nedenle Papandreular her zaman seçildi. Bu nedenle dünya siyaset terminolojisinde “Turkomania” kavramı ortaya çıktı. “Turkofobik” siyaset biçimi her zaman oy getirdi. Çünkü Atina’da siyaset yapanlar için “Atilla bu bahar muhakkak gelecekti”… O nedenle daima hazırlıklı olmak lazımdı. Yunan Drahmisi’nin Türk Lirası’ndan değeri olması çoğu Yunan siyasetçi için belki de “hayatın anlamı” ve “devletin hedefi” idi. Denilir ki, Balkanlar’da yaşayan her insanın tek bir duası vardır; “Tanrım, bana bir inek vermesen de olur. Ama yalvarıyorum, komşumun ineği ölsün”… Bu söz esprili biçimde Balkan Yarımadası’na hâkim olan zihniyeti aktarıyor. Bu zihniyetin egemenliğinin tartışılmayacağı ülke ise Yunanistan’dır. Yunanistan için on yıllar boyunca “Türkiye’den iyi durumda olmak” ve “Türkiye’nin kötü durumda olması” en büyük hedefti. Gazete arşivleri Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı izlediği düşmanlık politikasının, hatta sürdürdüğü gizli ve kirli savaşın manşetleriyle dolu! Yunanistan Milli Bankası (National Bank of Greece) bir rapor açıkladı. Bu rapor Atina’nın içinde bulunduğu durumu bütünüyle ifşa ediyor. Söz konusu rapor Atina’nın on yıllarca devam eden siyasetinin “faturasını” ilan ediyor. Bankanın raporuna göre Yunanistan Avro bölgesinden çıkarsa, çıkartılırsa veya atılırsa, %55 fakirleşecek. Yunanistan 21. Asır’da bunu tartışıyor. Atina için konu ülkenin batması olasılığı değil. Çünkü izlenen yanlış politikalar, obsesif dış politika, septik paranoyak savunma politikası ve taverna adabıyla yönetilen ekonomi bu sonucu kesinleştirdi. Atina için konu ülkenin ne kadar derine batacağı… Yunanistan Milli Bankası kendi verilerine dayanarak hazırladığı raporda ülkenin çok derine batacağını söylüyor. Eğer Yunanistan 2002 yılında “verileri süsleyerek ve istatistikleri güzelleştirerek girdiği” Avro Bölgesi’nden çıkarsa ve yeniden kendi milli parası Drahmi’yi basarsa Avro’ya oranla %65 devalüasyon yapmak zorunda kalacak! Yunanistan ayrıca %20 seviyesindeki işsizliğin %34’e tırmanmasını çaresiz biçimde izleyecek. Halihazırda gençler arasında %53 olan işsizliğin ise çıkacağı noktayı tahmin etmek imkansız. Ülkede işsizliğin yanı sıra fakirlik ve kısmen açlık başlayacak. Yaşam standartları yerle bir olacak. Hatta Yunanistan’ın kişi başına milli geliri 19. 400 EUR’dan 8.700 EUR’a düşecek. Yunanistan Milli Bankası’nın diğer tahminleri ise %32 enflasyon ve kamu açığının %140’tan % 373’e çıkacağı… Yunanistan bu rakamla Türkiye'ye yaklaşacak. Eğer Yunanistan bu duruma düşerse ondan sonra ne “şok terapi” ne de “yapısal reform” fayda eder. Atina ölçüsüzlüğünün kurbanı oldu. Atina söylediği yalana sonunda kendisi de inandı. Gerçekten de Türkiye’yi “düşman” olarak gördü. Türkiye’nin gerçekten “saldırgan” olduğuna inandı. Atina, halkını hipnotize etmek için anlattığı bu masalın gerçekleşmesinden korktu. Bunun kötü sonucunu ise şimdi yaşadığı ağır travma ile ödüyor. İngiltere’nin en saygın gazetelerinden “The Guardian” Yunanistan’ın silahlanma için 216 milyar USD harcadığını bildirdi. İngiliz gazetesi bu rakamı Yunan yetkililere dayandırıyor. Eğer “korkunç Türkler” saldırsaydı, Atinalılar halkı bu silahlarla koruyacaklardı! Atina Alman, Fransız ve ABD firmalarına iki yüz on altı milyar Dolar ödedi… Uçak filoları, top bataryaları ve yüzlerce tank aldı. Hepsi sadece Türkiye’den daha güçlü olmak için! Mukayese için; Yunanistan silahlanmaya 216 milyar USD harcadı. Ama aynı zamanda Avrupa Birliği ve Uluslararası Para Fonu’ndan “batmamak için” 130 milyar EUR yani yaklaşık 161,1 milyar USD para aldı. Elbette bütün paralar siperde Türkleri bekleyen askerlerin silahına barut almak için harcanmadı. Nitekim Akis Tsohatsopoulos 11 Nisan’da bu nedenle tutuklandı. Meğerse Tsohatsopoulos’un savunma bakanlığı yaptığı dönemde sürekli “Türk tehdidinden” söz etmesinin, sürekli Türkiye’yi suçlamasının ve Türkiye’yi provoke etmesinin nedeni varmış. 1996-2001 döneminde bakanlığı sırasında Alman silah satıcılarından rüşvet aldığı iddia ediliyor. O dönemde hemen her gün Türkiye aleyhine demeçler veren Tsohatsopoulos’un 214 sınıfı Alman denizaltılarının alımı için 8 milyon EUR rüşvet aldığı iddia ediliyor. Yunanistan 214 sınıfı dört adet denizaltı satın aldı. Teknik sorunlar ve sık tekrarlanan arızalar yüzünden sadece birisini hizmete sokabildi. Yunanistan bu alışveriş için tam 2 milyar EUR ödedi. Yunanistan’ın daha sonra da ilave olarak 1 milyar EUR daha ödediği tahmin ediliyor. Bu iddia da Yunan parlamenter Papadimoulis’e ait. Şayet Yunanistan “büyük Türk tehdidine karşı” bu anlamsız ve amaçsız ticareti yapmasaydı ve bu parayı kasasında tutmayı başarsaydı çok iyi olurdu. Çünkü böylece emekli maaşlarında yaptığı kesinti ile sağlamayı amaçladığı tasarrufun tam üç katı para elinde olurdu… Belki Tsohatsopoulos “sekiz milyon Avro daha az zengin” olurdu, ama emekliler intihar etmezdi. Hatırlatalım ve unutmayalım; Türkiye o dönemde karşılıklı olarak silahlanmanın sınırlanmasını teklif etmiş ve Yunanistan kabul etmemişti. Türkiye o dönemde Ege’de jetlerini mühimmatsız uçuruyordu, ama Yunanistan bu jestine karşılık vermedi. Eğer bir devlet gayri safi milli hâsılasının %7’sini -yıllarca- silahlanma için harcarsa, bunun faturasını ödemek zorunda kalır. Gerçi Yunanistan bu oranı son dönemde -kriz yüzünden- %4’e indirdi. Bu oran Avrupa Birliği ortalamasının iki katına denk geliyor. Ama askeri bütçesini 2010’dan 2011’e 7,2 milyar EUR’dan 7,5 milyar EUR’a çıkardı. Aynı dönemde Alman silah ihracatının %25’i tek başına Yunanistan’a gitti. Bu oran 2010’a kadar %15 idi. Yunanistan’ın bugün 1.300 tankı var. Bu rakam İngiltere’nin elindeki tankın iki katına tekabül ediyor. Yunanistan bu akılla devam ederse, o tankları yakında Meriç kıyısında turistlere safari için kullanır. Herhalde herkes bilir; Hem Türkiye hem de Yunanistan beraber NATO üyesidir. Zaten NATO’ya da peş peşe üye oldular. Dolayısıyla birbiriyle savaşamazlar. Herhalde bir devletin olmayacak ve olamayacak bir savaş için para harcayıp batmasına ancak “ilahi komedya” veya “ilahi rezalet” denilebilir! Bunu elbette Atina’daki amiraller, generaller, bakanlar ve papazlar da biliyordu. Onlar için “savaş” daima “barıştan” daha iyi bir ticari maldı. Onlar için halkı yönetirken “iyi komşuluk ve işbirliği” değil “korku ve kaygı” faydalıydı. Bunun sonunda sistem bloke oldu, kilitlendi. Şimdi yaşanan iflas sadece devlet kasasının değil, mantalitenin de iflası oldu. Nihayetinde Yunanistan yenildi. Büyük bir olasılıkla önümüzdeki 30-40 yıl ayağa kalkamaz ve dizlerinin üzerinde durur. Türkiye’ye üstünlük sağlama rüyası da, Türkiye’den iyi olma hayalleri de bitti, gitti… Herhalde Yunanistan çok büyük bir savaş yaşasaydı, bu kadar ağır bir bozguna uğramazdı. Bu kadar büyük bir faturayla karşılaşmazdı. Atina halkın en az 400 milyar USD parasını yok etti. Eğer bu para saçma saplantılar için değil de, halkın refahı için harcansaydı, ülke batmazdı. Emekliler dilenmezdi. Öğrenciler intihar etmezdi. Ne yazık ki, bu rezaletin faturasını yine suçlular değil, halk ödüyor. Üstelik bundan sonrası daha da kötü olacak. Hem de çok daha kötü olacak. Yunan halkı çok büyük bir sefaletin içerisine savrulacak. Eğer Atina’daki siyasetçiler milyarları, on milyarları, yüz milyarları tıpkı tavernada kırılan tabaklar gibi ziyan etmeselerdi, her şey daha iyi olacaktı. Dünyanın hiçbir köşesinde ve dünya tarihinin hiçbir evresinde “karşıtlık politikası” olumlu sonuç vermemiştir. Rövanşizmin sonu daima felakettir. Hem Atina hem de Ankara el ele verse, omuz omuza çalışsa muazzam bir sinerji sağlayabilirdi. Bu sayede iki ülke hem bölgesel istikrarı temin ederdi hem de bütün Avrupa’ya çok büyük katkı sağlayabilirdi. Fakat Yunanistan önündeki iki yoldan yanlış olanı seçti… www.diplomatikgozlem.com |
992 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |